Bir deniz tarağı bulduklarında güçlü ve kaslı ağızlarıyla kabuğundan etini çıkartırlar. | Open Subtitles | حين يعثرون عليها يمتصون اللحم من داخل الصدفة بأفواههم ذات العضلات القوية |
Bazı özel durumlarda onlar zıplıyor ve tekrar düşerken de ağızlarıyla bir parça kapıyorlar. | Open Subtitles | في ظل ظروف معينة أنهم يقفزون ويمسكوا أعقابهم بأفواههم |
Lincoln Center, ağızlarıyla müzik yaparak ödülü kazanmayı uman bu gençleri gururla yeniden ağırlıyor. | Open Subtitles | مركز لينكولن فخور أن يستضيف كل هؤلاء السباب المليؤون بالأمل الليلة اللذين يأملو أن يفوزو لالكأس عن طريق عزف أغاني بأفواههم |
ağızlarıyla sendeki azıcık eti de emip sömürecekler. | Open Subtitles | ويمصون لحمك بأفواههم |