Başı dertte olan kardeşlerimizi, yalanlarıyla baştan çıkartan bir hain. | Open Subtitles | الشخص الذي يغوي إخواننا وأخواتنا المضطربين بأكاذيبه. |
Başı dertte olan kardeşlerimizi, yalanlarıyla baştan çıkartan bir hain var. | Open Subtitles | هناك ثعبان بحديقتنا، والذي يغوي إخواننا وأخواتنا بأكاذيبه. |
İçimizde, yalanlarıyla kardeşlerimiz baştan çıkaran bir hain var. | Open Subtitles | هناك أفعى بحديقتنا، الشخص الذي يغوي إخواننا وأخواتنا المضطربين بأكاذيبه. |
Önüne getirip yalanlarını itiraf ettireceğim. | Open Subtitles | سأحضره امامك ليعترف بأكاذيبه قبل ان أشنقه |
Şeytanın ta kendisi, kiliseye girdi ve yalanlarını fısıldayarak içinde geziniyor. | Open Subtitles | الشيطان نفسه دخل الكنيسة وتجول داخلها هامسا بأكاذيبه |
Yine onun yalanlarına kanmayacağından emin olmak istedim. | Open Subtitles | إنّما أردت التأكّد أنّك لن تُخدعي بأكاذيبه ثانية |
Belki yalanlarına inanıp tanışmak isteyen biridir. | Open Subtitles | {\pos(190,220)}لربّما صدّق شخص ما بأكاذيبه واراد أن يقابله |
Ben Bay Dolan'ın iğrenç yalanlarıyla iyice alçaldığına inanıyorum. | Open Subtitles | أظن أن السّيد (دولان) وصل لمستويات دنيئة جديدة بأكاذيبه القذرة. |
Sun' yalanlarıyla insanları kandırıyor, | Open Subtitles | يقوم (صن) بتضليل الآخرين بأكاذيبه |
Belki de Markham tüm bu oyunu yalanlarını satabileceği kendi kadar zayıf birini bulmak için sahneledi. | Open Subtitles | "مارخام" يمكن أنه مثل كل الأمر, ايجاد شخص ضعيف مثلها ليخدع بأكاذيبه. |