| Bu kadim kültürün mitolojisinde Tüm evren bir Fonio tohumundan filizlenmişti. | TED | وفي أسطورة تلك الثقافة القديمة، نبت العالم بأكمله من بذور الفونيو. |
| Tek bir gece için Tüm ülkeyi isteyerek hırsız gibi davranıyorsun. | Open Subtitles | إنك تبدو كـ لص لتطلب هذا البلد بأكمله من أجل ليلة |
| bunu yapmaya başlasaydı, Tüm istihbarat sistemini tepeden tırnağa yeniden tasarlamak zorunda kalırdık. | TED | بالقيام بما أفعله سيتوجب علينا إعادة تصميم نظام المخابرات بأكمله من الألف إلى الياء. |
| Tıpkı kılıfında bırakacağımız her silahın bütün topluluğu kederli bir yaşantıdan koruduğu gibi. | TED | تمامًا مثلما يمكن لكل مسدس في جرابه إنقاذ مجتمع بأكمله من كرب قد يدوم مدى الحياة. |
| Eminim bütün bloğun telefonlarını kestiler. | Open Subtitles | أراهن أنهم سيسقطون العامود بأكمله من أعلى البناية |
| Ve operadakilerde olduğu gibi iyi bir vibrato değil bu benim Tüm bedenimin korkuyla sarsılmasıydı. | TED | و هذا ليس من النوع المحبب من الاهتزاز، كالذي يمتلكه مغني أوبرا، إن جسمي يرتعش بأكمله من الخوف. |
| Sadece ben değil, Tüm bir nesil olarak biz yaptık bunu. | TED | فلم أكن لوحدي، كان هناك جيل بأكمله من ناس مثلي. |
| Tüm dünya saatini Greenwich'e göre ayarlar. | Open Subtitles | تحديد توقيت العالم بأكمله من خلال غرينيتش |
| Atları için Tüm vadiyi istiyor. | Open Subtitles | أنه يريد الوادي بأكمله من أجل خيوله ما الذي يهمَك؟ |
| Devam et, Tüm dünyaya söyle! Sana kim inanır? | Open Subtitles | أذهبي ، وأخبري العالم بأكمله من سيصدقكِ ؟ |
| Kızım buradaymış. Harika haberlerim var. Babanın Tüm günü boş. | Open Subtitles | هذه فتاتي الصغيرة لدي خبرُ سار لك , والدكِ متفرغ اليوم بأكمله من أجلكِ |
| Tanrı'ya, topluma polise, kanunlara veya Tüm sisteme ters gelebilir. | Open Subtitles | الشرطة ، القانون أو حتى النظام بأكمله من أجل هذه المسألة |
| Tüm inşaat planını berbat ediyor. Toprak düzeltmesi ve temizliğe başlamadan önce Tüm alanı yeniden çalışmam lazım. | Open Subtitles | لقد قاموا بتدمير مخططات الإنشاء بأكمله علي أن أعيد تخطيط الموقع بأكمله من أجل هذا |
| Restorasyon işleri için Tüm hastaneyi kapatıyorlar. | Open Subtitles | هم يقومون بإغلاق هذا المشفى بأكمله من أجل الترميمات يوم السبت |
| Öyle olsalardı, o zaman Tüm evrenin bir kaosa sürüklenmesini durduracak hiçbir şey bulunamazdı. | Open Subtitles | لأنها إذا استطاعت , فلن يكون هناك شيء قادر على إيقاف الكون بأكمله من الانزلاق الى الفوضى |
| Tüm topluluk yeni yılın ilk gün ışığını kutlamak için geliyor. | Open Subtitles | يخرج المُجتمع بأكمله من أجل الاحتفال يشروق الشمس الاول في السنة الجديدة. |
| Patlama Tüm vadiyi, bitki örtüsünü ve yaşayan canlıları yok edecek böylece bir engel olmadan kazı yapabileceğiz. | Open Subtitles | سيُجرِّد الإنفجــار الوادي بأكمله من كل النباتات و الحياة البريّة و من ثَمَّ يُمكننا استخراج المعادن بدون عوائق |
| bütün dünyayı bu büyücülerden kurtarmamız lazım ve kayıtlar onlarda olursa bunu başaramayız. | Open Subtitles | يجب أن نُنقذ العالم بأكمله من هؤلاء المشعوذين و نحن لا نستطيع فعل هذا إن حصلوا على الأحداث |
| Nehrin bütün bu kısmında bulunmak bile yasa dışı. | Open Subtitles | هذا الجزء بأكمله من النهر حتى التواجد به ممنوع |
| Gerçekten, bütün orduyu kitaptan dışarı okuyup çıkarmamı mı bekliyorsun? | Open Subtitles | هل تتوقع منى بصدق أن اُخرج بالقراءة الجيش بأكمله من الكتاب ؟ |
| bütün gece boyunca doğacak küçük kız kardeşimi görmek için bekledim. | Open Subtitles | انتظرت الليل بأكمله من اجل لقاء الطفل الجديد شقيقتي |