Şu anda yaptığını düşünüyorlarsa, bana göre sorun yok. | Open Subtitles | والآن، لو كانو يعتقدون بأنهُ الفاعل فلا بأس معي. |
Söylenene göre zamanında Nicosia işinin fikir babasıymış. | Open Subtitles | يُقال بأنهُ كان العقل المدبر وراء صفقة نيقوسيا |
Sistem arızasının sebep olduğu... ...hatalı bir alarm olduğunu düşünüyoruz. | Open Subtitles | نعتقد بأنهُ إنزارا ًخاطئا ً بسبب تداخلات وقِصْور في الإنزار |
Bu da mülakata girenlerin buradakilerin üç katı olduğu anlamına gelir. | Open Subtitles | هذا يعني بأنهُ سيكون هناك ثلاثةِ أضعاف عدد الناس الموجودين هنا |
Suçla ilişkili olduğuna dair sebeplerim olduğu için kendisini durdurdum. | Open Subtitles | كان لديَ سببُ للأعتقاد بأنهُ كان على صلةُ بالجريمة ولذا اوقفته |
- Bunu yaptığımıza dair en ufak bir kanıt yoktur. | Open Subtitles | ليسَ هُنالِكَ أيّ دليلٍ بأنهُ معروفٌ أننا فعلنا أيّ شيء. |
Bergdorfs mağazasındaki kadın üniseks olduğu söylemişti | Open Subtitles | المرأة التي باعتني أخبرتي بأنهُ لِكلا الجنسين |
- Hayır! Ona heyet toplantısına gittiğimizi söylemiştim. | Open Subtitles | أخبرتهُ بأنهُ يأخذني لحضور إجتماع اللجنة |
Polis onun kendinden geçmiş vaziyette olduğunu söyledi. | Open Subtitles | الشرطي قال بأنهُ كان ضمن مجموعة من المنتشين |
Şoförün dediğine göre başka bir adam daha varmış. | Open Subtitles | حسناً، السائق قال بأنهُ كان هُناك شخصاً أخر |
Ki benim düşünceme göre geceyi berbat eder. | Open Subtitles | بأنهم يرتكبوا جرائمُهم بعد التزاوج ، وذلِكَ يبدو لي بأنهُ يُفسد السهرة |
Dediklerine göre son dirilmeden bu yana yaşıyormuş. | Open Subtitles | الشائعات تقول بأنهُ كان حياءً منذُ الإحياء الأول |
Yaptığımız sözlü anlaşmanın esaslarına göre bir gece konaklama ve restoranımızda bir öğün yemek hakkınız vardı. | Open Subtitles | حسب ماتفقنا عليه من الشروط .والترتيبات بأنهُ يحق لك البقاء ليلةٌ واحدة ووجبة واحدة مجانية |
Sana atmış olduğu kan kendisine ait olmak zorunda değil. | Open Subtitles | لكن ذلك لا يعني بالضرورة بأنهُ كانَ دمهُ الذي ألقاهُ عليك |
Çok büyük bir organizasyon olduğu izlenimini vermeye çalıştığı doğruydu. | Open Subtitles | لقد كان الأمر حقيقياً بأنهُ كان يُحاول أن يخلق إنطباعاً، بأن هُناك تِلك المُنظمة الكبيرة. |
Bir daire bulma konusunda kabiliyetsiz olduğu için duygusal yönden kendini toparlayamadığını mı söylüyorsun? | Open Subtitles | أتظن بأنهُ لم يتعافى من الصدمة العاطفية لعدم قدرته على إيجاد شقة؟ |
Onun gibilere hizmet etmenin görevimin bir parçası olduğuna inanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد بأنهُ جزءٌ من واجباتي أن أخدم أمثالها |
Yarın o işteyken evine girip aradığımız adamın o olduğuna dair kesin bir kanıt bulmaya çalışacağım. | Open Subtitles | سأقتحمُ بيته غداً، عندما يكون في العمل، أحاول أن أجد دليلً واضحاً بأنهُ رجلنا. |
Onu Mesih olduğuna inandırmamız, belki de güvenini kazanmamızın tek yoludur. | Open Subtitles | أعني، أننا ندعهُ يعتقد بأنهُ المسيح وربما تكون فرصتنا الأفضل لنكسب ثقتهُ. |
Öyleyse Ponces'in Annie'e baskı yaptığına dair bir şey yok. | Open Subtitles | لذا ليس لدينا سبب للإعتقداد بأنهُ غدر بها. |
Görüşmeye dair bir not yoktu, ben de görüşme olmadığını sandım. | Open Subtitles | ولم يَكُن هناك أيُ ملاحظات للمقابلة لذا ظننتُ بأنهُ لم يكُن هُناك مقابلة |
Bu fırlama herif, bana şekerli patlamış mısır getireceğini söylemişti. | Open Subtitles | ذلك الوغد أخبرني بأنهُ كان سيجلبَ لي فشارُ حلو. |
Geleceğini söylemiştim, değilmi? | Open Subtitles | لقد أخبرتُكٌ بأنهُ سيأتي ، أليسٌ كذلِكٌ ؟ |
Babam buraya bir süre önce geldi ve harika bir yer olduğunu söyledi ben de kendim gelip görmek istedim. | Open Subtitles | أبي جاء هنا قبل فترة وأخبرني بأنهُ مكان مذهل، لذا، اتيت لأرى ذلك بنفسي. |