Çocuklarım, suçlama yaptığınızda delillere sahip olduğunuzdan emin olmalısınız. | Open Subtitles | يا أبنائى عندما تقوموا بإتهام فمن المؤكد أن لديكم حقائق |
suçlama yapmayı istemeyen biri. | Open Subtitles | حسناً، إنّها مُتردّدة للقيام بإتهام عام. |
Birbirimizi suçlayarak vakit kaybedeceğimize malımızı geri almaya dikkatimizi vermeliyiz. | Open Subtitles | أعتقد بدل مضيعة الوقت بإتهام بعضنا علينا التركيز على إعادة الشحنة |
Majestelerine davetsiz ve kışkırtılmadan saldırdın ve şimdi de gelmiş masumları suçlayarak yalanlarını örtmeyi mi planlıyorsun? | Open Subtitles | إعتديتَ على صاحبة الجلالة دون دعوة أو تحريض, والآن, تنوي إخفاء أكاذيبك بإتهام الأبرياء؟ |
En ufak olayda, polis en yakındaki Kübalıyı suçlar. | Open Subtitles | أي حادثة , تقوم الشرطة بإتهام أقرب رجل كوبي |
Sık sık doktorları, etrafındakileri, ve diğer hastaları yapmadıkları şeylerle suçlamış. | Open Subtitles | كثيراً ما قام بإتهام الأطباء و الموظفون والمرضى الأخرون بعمل أشياء لم يفعلوها |
Alfred'i, çalmakla suçlamıştı. | Open Subtitles | وقام بإتهام (ألفريد) بسرقته |
Benim görüşüme göre kardeşine haksız suçlamalar yönelttin. | Open Subtitles | فى سجل حكمي فأنت قد قمت بإتهام أخيك كذبا |
Bunun yerine "suçlama dışı cürüm" ifadesini kullandılar. | Open Subtitles | حسنا، إذا كان هناك شيء ما يمثل جريمة، ألا تقوم بإتهام شخص ما بها؟ |
Bilgi sahibi olmadan başka suçlama yapmadım. | Open Subtitles | لم أرغب بإتهام أحد بلا حقائق |
- Kızımı ilaç çalmakla suçlayarak ne elde etmeye çalışıyorsun? | Open Subtitles | آمل ذلك - ماذا تفعلين - بإتهام إبنتي بسرقة الأدوية ؟ |
Elijah Muhammed'i siyah ırkçılığını savunmakla suçlayarak kendilerini unutturmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | بإتهام الموقر "إليجا محمد" على ... أنه جزء من المؤامرة السوداء |
En ufak olayda, polis en yakındaki Kübalıyı suçlar. | Open Subtitles | أي حادثة , تقوم الشرطة بإتهام أقرب رجل كوبي |
Aster Şirketler Grubu'nun cinayete teşebbüs, adam kaçırma, haksız yere tutuklama ve en az bir çocuk için sahte ölüm düzenleme gibi suçlar işlediğine dair bir haber üzerinde çalışıyorum. | Open Subtitles | أنا أعمل على قصة بإتهام (آستر كوربس) بممارسة نشاطات إجرامية بدءاً من محاولة اغتيال، خطف، وحبس خاطئ وتلفيق وفاة طفل واحد على الأقل |
Ve sonuncusundan sonra Nicole Francuzzi'yi saldırıyla suçlamış. | Open Subtitles | لقد تقدم بإتهام (نيكول فرانكوزي) بتهمة الإعتداء |
Alfred'i, çalmakla suçlamıştı. | Open Subtitles | وقام بإتهام (ألفريد) بسرقته |
Benim görüşüme göre, kardeşine haksız suçlamalar yönelttin. | Open Subtitles | فى سجل حكمي فأنت قد قمت بإتهام أخيك كذبا |