Postmodernistleri belli bir ilgiyle hatta hayranlıkla okudum. | Open Subtitles | لقد قرأت لأصحاب فلسفة ما بعد الحداثة باهتمام, بل و بإعجاب |
Hayır, o kalanlar, 700 kişiye hayranlıkla bakarak, iyi yeri kaptıkları için onların ne kadar üstün olduklarını düşünecekler. | Open Subtitles | لا، فالباقون سيحضروا ليراقبوا الأمر بإعجاب على الـ700 ليذكروهم... كيف هم متفوقون ليحظوا بأفضل المقاعد |
Sizden çok büyük bir hayranlıkla bahsederdi. | Open Subtitles | لقد تحدث عنك بإعجاب كبير |
Kadınların sana bakıp hayran olmaları lazım, tabi şu kahverengi evde oturan kızkardeşiz diyen kadınlar hariç. | Open Subtitles | إجعلي النساء ينظرن إليكِ بإعجاب ما عدا هاتان الإمرأتان اللتان يقطن بالمنزل البني ويقولان أنهما أختان |
Dünyanın hayran olduğu bir görevli, ayrıca savaş gönüllüsü. | Open Subtitles | شّغْل منصب يحظى بإعجاب عالمي والذي حدث أن كان أيضًا من المحاربين القدامى |
Üstelik Konoha'nın tüm erkeklerinin de hayranlık duyduğu en arzu edilenler genel listesinde zirvede olan kişi mi? ! | Open Subtitles | الشخص الذي يحظى بإعجاب جميع الفتيان في كونوها والمُصنّف الأعلى في قائمة المُعلّم الأكثر طلبًا؟ |
Taylor'a her baktığında hayranlık duyuyor. | Open Subtitles | كل مرة تنظر لتايلور تنظر بإعجاب |
Peder Bennett senden hayranlıkla bahsediyor. | Open Subtitles | يتحدث الأب (بينيت) عنك بإعجاب شديد |
- Dün avluda, bana hayran hayran baktığını fark ettim. | Open Subtitles | رأيتكِ ترينني بإعجاب بالامس في ساحة الطعام - ماذا ؟ - |
Arkadaşım ve ben dövmene hayran kalmıştık yalnızca. | Open Subtitles | أنا وصديقي كنّا ننظر بإعجاب إلى وشمكِ. |
hayran kaldığı bir tabloya bakar gibi. | Open Subtitles | "كأنّه كان ينظر إلى لوحةٍ بإعجاب" |
- Bu uzaklıktan sadece hayran kalıyordum. | Open Subtitles | وصديقة كنت أرمق بإعجاب عن بعد |
Fakat Jay ve Neil'a hayranlık duyuyordum. | Open Subtitles | فلذا بطريقة ما, على أن أنظر بإعجاب إلى (جاي) و (نيل) |