Amcam çok ünlü bir matematikçiydi ve bana dedi ki, "Bak, benim 25 yıldır çözemediğim bir problem var, ve kimse çözemez. | TED | كان عمي عالم رياضيات بارز للغاية وقال لي، "انظر، هناك مشكلة لم أستطع حلّها قبل 25 عاما، ولم يستطع أحد أن يحلّها. |
"ünlü Meksikalı avukat adına 89,000 $ para çıkarıldı." | Open Subtitles | تم العثور على شيكات ب 89 ألف دولار باسم محام ميكسيكي بارز |
Kardeşim çok incedir. Benim seçkinliğime daha varken o zaten seçkin biriydi. | Open Subtitles | هذا من لُطف أخي، انه بارز من قبل أن يُعد بروزي بروزًا |
Geçenlerde, önde gelen bir imam, beni gerçekten şaşırtan bir hikaye anlattı. | TED | مؤخرا، أخبرني إمام بارز بقصة أثرت بي كثيراً. |
O kadar önemli bir rol değil. Ama incelikli bir rol. | Open Subtitles | انه ليس بذاك الدور الكبير يا ايلي و لكنه دورا بارز |
Oğlunuz kaçırılmadan önce Göze çarpan bir şey var mıydı? | Open Subtitles | هل كان ثمة أمر بارز في اللحظات السابقة لخطف ابنك؟ |
Bu konseyin kıdemli bir üyesiyim ve ben bundan haberdar değilim. | Open Subtitles | أنا عضو بارز في هذا المجلس ولم أكن على علم بذلك. |
Onu Üstlerinin kınamalarına karşı koruyabilecek tanınmış ve kudretli biri. | Open Subtitles | رجل بارز وقوي يستطيع حمايته من لوم رؤسائه |
New York'ta, ünlü bir tiyatro aktörü vardı. Adı, Vincent Gambini'ydi. | Open Subtitles | كان هناك ممثل مسرحي بارز بنيويورك وكان يدعى فنسينت غامبيني |
Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti'nin yeni kuşağının ünlü üyelerinin en yenisiyle tanıştığıma memnun oldum. | Open Subtitles | يجب أن أقول, بأن البهجةَ لي بالاجتماع بمجنّد بارز جداً لهذا الجيل الحديث لعصبة السادة الخارقين |
Bilmeni isterim ki, kocam çok ünlü bir Pakistanlı anestezi uzmanıdır. | Open Subtitles | ليكن في علمك أن زوجي يعتبر طبيب باكستاني بارز أخصائي في التخدير |
Önemli ve ünlü atalarınızı özellikle belirtin. | Open Subtitles | وتذكر الجميع سواء كان نسيب بارز أم غير ملحوظ |
Anonim bir tüyoyla, seçkin bir iş adamına ceza vermemi istiyorsun? | Open Subtitles | أتريدني أن أمسك برجل أعمال بارز بناءاً على معلومة من مجهول؟ |
Bize Prens'in Londra'da seçkin bir İngiliz politikacıyla buluşacağını söyledi. | Open Subtitles | قال لنا أن الأمير في لندن لمقابلة سياسي بريطاني بارز |
Bakalım. Koyu saçlı ve seçkin, yakışıklı, güçlü bir kişilik. | Open Subtitles | دعنى ارى, انه غامق,وسيم, بارز ولديه شخصية كبيرة |
önde gelen bir bilim insanı ve eğitmen olarak otoritesi zamanındaki birçok genç doktorunu etkiledi. | TED | كعالم بارز ومحاضر، منحته تلك المكانة القدرة على التأثير على العديد من أطباء عصره. |
'Tarihselci okul'un önde gelen iktisatçılarındandı. | Open Subtitles | وكان خبير اقتصادي بارز في المدرسة التاريخية |
önde gelen 12 film yapımcısı tarafından... yapılan başvuruyu yeniden dolaştırarak... temyiz mahkemesine gönderebileceğimizi düşündüm. | Open Subtitles | لقد فكرت أن أقل ما يمكننا فعله هو إعادة نشر الاحتجاج الأصلي الذي أصدره 12 مخرج بارز وإرساله إلى محكمة الاستئناف |
Seks işçileri bazen iki mezuniyete, bankada bir işe ve kilisede önemli bir role sahiptir. | TED | العاملات فى مجال الجنس أحيانا يكون لديهن درجتين جامعيتين، ووظيفة بنكية ودور بارز فى الكنيسة. |
Müşterim toplumda güçlü bağları olan, önemli bir işadamıdır. | Open Subtitles | موكلي رجل أعمال بارز بإرتباط قوي بالمجتمع |
1944 Mayıs'ında Auschwitz'in Göze çarpan ziyaretçilerinden biri Adolf Eichmann'dan başkası değildi. | Open Subtitles | "وزائر بارز أتى إلى"آوشفيتس أثناء مايو 1944 "لم يكن سوى "أدولف آيشمـان |
Süper iletkenler kuantum fiziğinde bir mucize, bunların Göze çarpan en önemli özellikleri yavaş yavaş anlaşıldı ve önemli hale geldi | Open Subtitles | قابلية الوصل الكهربي الفائقة هي معجزة فيزياء الكم وانها مثال بارز كيف أصبحنا تدريجيا سادة للمادة نفسها |
Senatör Reese Yurtiçi Güvenlik Komitesi'nde kıdemli üyeydi. | Open Subtitles | منهم السناتور ريس وهو عضو بارز لجنة الأمن الداخلي. |
Uzun aday listemizin üzerinden geçiyordum ve bir ismin eksik olduğunu fark ettim hem de oldukça tanınmış bir ismin. | Open Subtitles | أنا كُنْتُ أَذْهبُ إنتهى قائمتنا الطويلة للمرشّحين، وأنا لاحظتُ a اسم كَانَ مفقودَ، a جداً واحد بارز. |