Onun toplumunda kadınlar okula, işe giderken sürekli taciz ediliyor. | TED | يتعرض النساء في مجتمعها للمضايقة باستمرار في طريقهن إلى المدرسة أو في طريقهن إلى العمل. |
Şimdi, çok da fazla şaşırmadım. Bu, tiyatro ile uğraşan biri olarak tüm hayatım boyunca sürekli karşılaştığım bir tavır. | TED | الآن، لم أندهش حقيقةً، لأن هذا تصرف أراه باستمرار في حياتي كلها بصفتي مخرجة بالمسرح. |
"Sırf aile ve hatta komşu olmamız sana... çocuklarımı yetiştirmemde kullandığım... yumuşatıcıya kadar hayatımın her yönüne sürekli olarak... burnunu sokma hakkını kesinlikle vermez." | Open Subtitles | فقط لأننا عائلة وتصادف أننا جيران فإن هذا لا يعطيك الحق بالتدخل باستمرار في كل جزء من حياتي |
Yahudiler sürekli Roosevelt'le konuşuyorlar ama onları reddediyor. | Open Subtitles | . حيث اليهود يهمس باستمرار في الأذن روزفلت، لا يزال يحولهم بعيدا. |
Bu, güneşin sürekli olarak, dünyanın etrafındaki geceyi nasıl kovaladığını gösterir. Gökyüzünden mi? Hayır! | Open Subtitles | هذا يبين لك كيف الشمس تطارد الليل باستمرار في جميع أنحاء العالم من السماء ؟ |
Kafamızın içinde işleyen modeller var ve bunlar duyularımızın getirdiği kanıtları sürekli test ediyorlar. | Open Subtitles | نحن نملك هذه النماذج تعمل برأسنا و يتم اختبارها باستمرار في مقابل ما تستقبله حواسنا |
Yani Olimpiyatlarda sürekli yaşanıyor bu birinin örneği başka birininkiyle karışıyor falan. | Open Subtitles | يحدث هذا باستمرار في الألعاب الأولمبية العينات تختلط |
Beslenmek için sürekli okyanusları didikliyoruz. | Open Subtitles | حتى ونحن نحمل الخشب نحفر باستمرار في المحيط لتغذينا |
''Son üç hafta içinde sürekli canıma kıydığımı düşündüm, çocuklarımı da birlikte götürdüğümü. | TED | "في الأسابيع الثلاثة الأخيرة، فكرت باستمرار في الانتحار، آخذ طفلَيَّ معي |
Bir tarafta yenilikçilik var, mimarlar bugün hayatı yaşama biçimimizle ilgili sürekli yeni teknolojiler, yeni tipolojiler, yeni çözümler üretiyorlar. | TED | في الجهة الأولى نجد الابتكار، حيث يدفع المهندسون باستمرار في اتجاه تبني تكنولوجيا حديثة، دراسة رموز جديدة، حلول جديدة للكيفية التي نعيش بها اليوم. |
sürekli bu döngüyü tekrarlarsanız kendinizi şu andaki koşullarınızla tanımlarsanız gelecekte de aynılarını yaşamaya kendinizi mahkum edersiniz! | Open Subtitles | فإننا نعيش باستمرار في ذلك النتاج للأفكار والأعمال التي قمنا بها في الماضي وعندما تنظر إلى وضع شؤونك الآن وتقوم بتعريف نفسك أنك ذلك |
Latman olayı bitirmeye karar verir, bizim kız köpürür, adamı sürekli evinden arar, herif onu umursamaz. | Open Subtitles | "لاتمان" يقرر انهاء الامر بهدوء وفتاتنا تصبح اكثر عصبيه تتصل به باستمرار في منزله وهو يتجاهلها |
sürekli dekanın listesine giriyoruz. | Open Subtitles | ونحن باستمرار في قائمة الطلاب الأوائل |
sürekli gösteride olduğunuz bu hayatı seviyor musunuz? | Open Subtitles | هل تحب هذه الحياة؟ باستمرار في عروض. |
Oğlunu sürekli etrafında isteyen anneler gibi. | Open Subtitles | راغبة باستمرار في بقاء ابنها حولها |
Bir robotu yumuşak yapan şey, her şeyden önce birbiriyle uyumlu gövdesi; bu gövde çok fazla aşınmaya dayanabilecek malzeme veya yapıdan oluşuyor, o hâlde sabit bağlantı olmayacak. İkincisi, onları harekete geçirmek için dağıtımlı aktivasyon kullanıyoruz, bu yüzden bu aşınmaya çok müsait gövdeyi sürekli kontrol etmemiz lazım, gövdede çok fazla bağlantı ve eklem varmış etkisi yapıyor ama hiç sert bir yapıya sahip değiliz. | TED | وما يجعل الروبوت لينًا هو أولًا جسده الطيع، الذي يصنع من مواد وبنية يمكنها التشكل، حيث لم يعد هناك روابط صلبة، وثانيًا، لتحريكه نستخدم مشغلات موزعة، لنتحكم باستمرار في شكل هذا الجسد الطيع، ويشبه ذلك تأثير وجود العديد من الروابط والمفاصل، ولكننا لا نملك بنية صلبة على الإطلاق. |
Onlar beşli bir takım uyduyu işletiyorlar, her biri kabaca bir ambulans büyüklüğünde ve yörüngelerinde 28.000 km/h hızla giderken sürekli Dünya'nın resmini çekiyorlar. | TED | قاموا بتشغيل كوكبة من خمسة أقمار صناعية، تقريبًا كل منها بحجم سيارة إسعاف، وتصوّر الأرض باستمرار في دورانهم بسرعة 28,000 كم/ساعة. |
Uzay araştırmalarının başlangıcında yani sadece 50 yıl öncesinde, uzaya gönderdiğimiz sondalar, güneş sistemimizdeki gezegenlerin güneşten gelen ve güneş rüzgarı olarak adlandırdığımız parçacıklar tarafından sürekli olarak yıkandığını ortaya çıkardı. | TED | في بداية عصر استكشاف الفضاء والذي كان منذ 50 عاما فقط، إن المسابير الفضائية التي أرسلناها إلى الفضاء كشفت أن كواكب مجموعتنا الشمسية تسبح باستمرار في تيار من الجسيمات التي مصدرها الشمس وهي ما نطلق عليها "الرياح الشمسية". |
Marktgesse'de ofislerinde çalışan adamları düşünüp duruyorum da, Dünyanın diğer ucuna kaçmadan ve sürekli aynı eski işleri yaparak aileleri için imkan yaratmaya çalışıyorlar. | Open Subtitles | أفكر باستمرار في كل أولائك الرجال ... في تلك المكاتب الأخرى . "الممتدة على طول "الماركتجازا ... يواصلون العمل في نفس الوظائف القديمة ...ويكافحون من أجل إيجاد الفرص لعائلاتهم |
Bak, böyle saçmalıkları "Variety" dergisinde sürekli okuyorum, tamam mı? | Open Subtitles | أقرأ هذه الأمور باستمرار في (فاريتي) |