Dün büyükbaban hakkında kendini rahat hissetmen çok hoşuma gitti ve şaşırttı. | Open Subtitles | أنك شعرت بالإرتياح بيننا لكي تتحدث عن جدك أنا إنسان كما تعلمين؟ |
Bu kadar insan jöle salatama bakarken hiç rahat değilim | Open Subtitles | لا أشعر بالإرتياح لكل هؤلاء الناس هنا ينظرون لسلطة الجيلي |
Üzgünüm ama tüm bunları öğrenene kadar onu uzağa göndermeye içim rahat etmeyecek. | Open Subtitles | آسف، لكن حتى تعرف كل تلك الأمور لن أشعر بالإرتياح في إرسالها بعيدا |
Dans pistinde bir davayı konuşuyor olmak beni rahatsız ediyor açıkçası. | Open Subtitles | لا أشعر حقاً بالإرتياح لمناقشة قضية و أنا في ساحة الرقص |
Sonunda bütün bunlar yaklaşık bir ay önce durduğunda rahatlamış olmalısınız. | Open Subtitles | ،عندما تَوقّفَ أخيراً قبل حوالي شهر . شعرت بالإرتياح |
Şu siyah saçlı olan. - Bu daha iyi olur. Ne dersin? | Open Subtitles | الفتاة ذات الشعر الأسود، كنت أشعر بالإرتياح معها، ما رأيك؟ |
Ve firmanın başkanı, ne yaptığımıza dair gerçekte çok rahat hissetmiyordum. | TED | و كرأيس للشركة, لم أشعر بالإرتياح عن المكان |
Beni rahat bırak tamam mı? Artık kendimi iyi hissetmemi sağlayan tek şey bu. Al bakalım Frank, hazır. | Open Subtitles | إنه الشيء الوحيد الذي يجعلني أشعر بالإرتياح |
İnsanların arkasından eleştiri yaparken kendimi daha rahat hissediyorum. | Open Subtitles | أشعر بالإرتياح أكثر عندما أنتقد الناس من وراء ظهورهم |
kendini rahat hissetmesi için etaplar halinde ele alacaksın. | Open Subtitles | عليك أن تعمل بمراحل لكي تجعلها تشعر بالإرتياح. |
Benim içim rahat çünkü daha kurduğumuz ilk temasta bir insan ırkı ile, aynı bize benzeyen birileri ile karşılaştık. | Open Subtitles | أنا أشعر بالإرتياح لأن أول إتصال نقوم به سيكون مع بشر يبدو أنهم يشبهونا إلى حد كبير |
Eziyet edilmiş bir millettin rahat bir nefes alışıydı. | Open Subtitles | شعور عظيم بالإرتياح يهرب من شفاه الأمة المُعذبة |
Daha yüzde elli rahat hissetmiyorum bile. | Open Subtitles | أنا لا أشعر بالإرتياح حتى ولو بـ50 بالمائة. |
Sanırım ismi aklandığı için artık rahat. | Open Subtitles | أعتقد بأنه شعر بالإرتياح لأن اسمه أخيراً قد تم تبرئته |
Sana rahatsız hissettirecek bir şey yaptırdıysam üzgünüm. Bana bir şey yaptırmadın. | Open Subtitles | إننى أسفه بأننى أجبرتك أن تفعل شيئاً وأنت لم تشعر بالإرتياح منه |
Seni rahatsız edecek olması bile bence kalması için yeterli bir sebep. | Open Subtitles | لا أستطيع التفكير في سبب جيد لبقائه، غير أنه لا يشعرك بالإرتياح. |
Yani, travmatik bir olaya tanıklık ettiğimi kabullenebilirim ama bir şekilde, mesela ders kitaplarından kopma ya da travma sonrası stresinin başlaması gibi bir nedenle rahatlamış hissediyorum. | Open Subtitles | لكن بسبب ما، سواء كان من مخالفة المتفق عليه أو بداية إضطرابات ما بعد الصدمة أحس بالإرتياح |
Sen rahatlamış olabilirsin Yüzbaşı fakat hala içimizdekini bilmiyoruz. | Open Subtitles | لعلك تشعر بالإرتياح أيّها النقيب لكننا ما زلنا نجهل كيف وصلوا إلينا |
Saçlarımı düzeltir ve ışıl ışıl olmamı söyler ya da güneş gibi parlamamı, ve bu hep kendimi daha iyi hissetmemi sağlar. | Open Subtitles | ترتّب شعري وتطلب مني أن أكون بارعة أو أن أشع كالشمس ودائماً ما يشعرني ذلك بالإرتياح |
Lewis adında Amerikalı bir milyonerin, Darlington Malikanesini kurtardığını okuyunca rahatladım. | Open Subtitles | لقد شعرت بالإرتياح لأن مليونير أمريكي إسمه "لويس" أنقذ "منزل "دارلينجتون |
Size açılmak beni rahatlattı. Bazen delireceğimi hissediyorum. | Open Subtitles | كم أشعر بالإرتياح لثقتي بكِ أحياناً أشعر بالغضب |