Yani, neşe, üzüntü veya beklentim yoktu. | Open Subtitles | أنا لم أشعر بالبهجة أو الحزن أو أي توقع الأشياء التي كانت تذهب جيدة لذا كانت مخيفة |
neşe ve sevinç dolu harika bir hayat için hazır olun. | Open Subtitles | استعدوا لحياة رائعة مليئةً بالبهجة والسرور |
Dünya acıların, kederlerin, çaresizliğin hüküm sürdüğü bir yer mi yoksa iyilik, neşe ve nezaket dolu bir yer mi? | Open Subtitles | هل العالم مكان للمعاناة والألم والحزن واليأس، أم مكان ملئ بالبهجة والعذوبة الضوء |
Kalbimi neşeyle dolduruyor. İçindeki zaralı nesnelerle birlikte. | Open Subtitles | أنها تملىء قلبي بالبهجة وعلى الارجح مع اشياء سيئة اخرى |
Etrafımda bu kadar neşeyle doluyken neden olmayayım? | Open Subtitles | كيف لا أشعر بالبهجة مع رؤية كل هذه النعم المحيطة بي؟ |
Gözleri neşeyle parlıyordu çocuğa baktığı zaman. | Open Subtitles | ~~كانت عيناه تشعان بالبهجة ~~عندما ينظر إلى الصبي |
Beni geri kabul edecek kadar iyi biri olduğunu anlayınca, bende hayatının her anını neşe ile dolduracak kadar iyi biri olmalıyım. | Open Subtitles | حسنا، ظننت بما انك كنت جيده لاعادتي لحياتك أخبرت نفسي بان اكون جيد لملء حياتكِ بالبهجة |
Sonra hocalarımdan birisi şunu söyledi: ''Çalışman bana neşe veriyor.'' | TED | وبعدها بدأ أحد الأساتذة الحديث، وقال: "إن عملك يعطيني شعورًا بالبهجة" |
Gençleştim mi bilmiyorum ama onların amacı bizi genç hissettirecek bir apartman yapmaktı, bize neşe veren bir tane yaptılar. | TED | لست متأكدة فيما إذا كنت قد غادرت أصغر عمرًا، لكن كان ذلك كما لو أنه، من خلال محاولة إنشاء شقة من شأنها أن تجعلنا نشعر أننا أصغر، انتهى بهم الأمر بإنشاء مكان يشعرنا بالبهجة. |
Başka bir nokta da şu: Korku ve neşe gerçekten çok benzer duygulardır -- Titreyen eller, hızlı kalp atışları, sinir gerginliği. Bahse girerim birçoğunuz en son korktuğunuzu düşündüğünüzde, aslında kendinizi canlı hissetmişsinizdir ve şimdi bir fırsatı kaçırdınız. | TED | لذا إليكم شيئًا آخر: الخوف والبهجة يتشابهان كثيرًا، الأيدي المرتعشة ومعدل ضربات القلب المرتفعة، وتوتر الأعصاب، وأستطيع التأكيد بأن العديد منكم في آخر مرة اعتقدتم فيها أنكم خائفون بشدة، قد يكون راودكم الشعور بالبهجة في الأغلب، والآن قد فاتتكم الفرصة. |
Pekâlâ, üç numaralı ders. Bu benim için en zoruydu. Bu çalışma hakkında en önemli şey neşe ile başlamaktır. | TED | حسنًا، إلى الدرس الثالث... وكان هذا أصعب شيء عليّ... أهم شيء في هذا العمل هو أن تبدأه بالبهجة. |
O zamanlar neşe doluydu. | Open Subtitles | لا أعلم لقد كانت مليئة بالبهجة |
Kutla neşe dolu bir hayatı | Open Subtitles | إحتفال مدى الحياة بالبهجة الجميلة |
Ben Cassandra Steeley, ...size her zaman neşe ve güzellik dolu olan kasabamı göstermek istiyorum. | Open Subtitles | اسمي (كاساندرا ستيلي) وأود أن أشارككم بلدتي المليئة بالبهجة واللطف المعتاد. |
O ve ikisinin yedi tatlı prensesi yaşamını neşeyle ve şarkılarla doldururdu. | Open Subtitles | هي و اميراته السبعة ملأوا حياته بالبهجة و الموسيقى . |
Onunlayken neşeyle ve güzellikle doluyum. | Open Subtitles | عندما اكون معه اشعر بالبهجة والجمال |
♪ neşeyle doluyum, günüm olağanüstü geçiyor ♪ | Open Subtitles | متفجراً بالبهجة ♪ ♪ يومي كان مذهلاً |
neşeyle doluyum. | Open Subtitles | أنا مليء بالبهجة |
İçinizi neşeyle doldurabilir. | Open Subtitles | قد يملؤك ذلك بالبهجة |
neşeyle dolsun bari her günüm | Open Subtitles | ولتمتلئ أيامك بالبهجة |
Ruhum neşeyle dolu. | Open Subtitles | ان روحي مملوءة بالبهجة |