Bu adamların iç ticaret olduğuna bahse girer misin? | Open Subtitles | بكم تراهن أن هؤلاء الرجال يعملون بالتجارة |
Kız alıp-vermelerine, ticaret yapmalarına, hatta pazarlardan yiyecek almalarına bile izin vermemişlerdir. | Open Subtitles | لم يُسمح لهم بالتزاوج لم يُسمح لهم بالتجارة لم يُسمح لهم حتى بشراء الغذاءِ من الأسواق المحلية |
Evet, Vaysiya'ya, -temelde ticaret işinde olan gruba- ait olup olmadıklarını. | Open Subtitles | نسألهم هل ينتمون إلى طائفة الفايسيا و هي الطائفة التي تعمل بالتجارة |
Açık olmak gerekirse, bu ticaretle ilgili. | TED | لذا لنكن صريحين; إن الأمر يتعلق بالتجارة. |
Dayısı ticaretle uğraşıyor ve Cheapside'da yaşıyormuş. | Open Subtitles | خالها, لقد أخبرتنى أنه يعمل بالتجارة ويسكن فى الجزء الفقير من المدينة |
Sydney yerel elmas ticaretiyle ilgilenen bir Rus moda tasarımcısı olarak gidecek. | Open Subtitles | سيدني) ، ستدخل على أنها) مُصمّمة أزياء روسيّة مُهتمّة بالتجارة المحليّة للماس |
Padişah ticaret biliyor, savaşmayı biliyor, politika biliyor. | Open Subtitles | جلالة الملك خبير بالتجارة وخبير بالقتال وخبير بالسياسة |
Japonlar iç ticaret ile daha az ilgileniyorlar. | Open Subtitles | و اليابانيين لا يهتمون بالتجارة الداخلية |
Kuzen, bugüne kadar, inancı güçlü bir adam oldum, ticaret yaptım... | Open Subtitles | ابن عمه، حتى يومنا هذا، بينما أنا رجل إيمان قوي، لقد عملت بالتجارة نجارا. |
Sanki saygınlığı paramparça olmamış gibi ticaret edip sosyalleşiyor. | Open Subtitles | يُسمَح له بالتجارة و الإختلاط إجتماعيًا كما لو أن نزاهته ليست في حالة يرثى لها |
Japonyada ticaret yapma hakkına sahip olan tek Avrupalılar Felemenklerdi. | Open Subtitles | الهولنديون هم الأوروبيين الوحيدين المسموح لهم بالتجارة في اليابان. |
Borçlar geri ödenebilir, eğer burada yeniden ticaret yapılacak günler gelirse şu anda her kim bunun için dönüyorsa hala çok uzak görünüyor. | Open Subtitles | الديون التي تطلب الرد بالتجارة هنا إذا ما أرادوا دفع الثمن التجارة التي تعود في اللحظة |
Çin'deyken çok fazla ticaret yaptı. | Open Subtitles | صنع الكثير بالتجارة بينما كان في الصين. |
Osmanlılar uluslararası ticaretle ilgilenmiyorlardı, Amerika kıtalarını görmezden geldiler ve sonunda bölgelerinde kısıtlı kaldılar. | Open Subtitles | لم يهتم العثمانيون بالتجارة الدولية، لم يفتحوا أعينهم على الأمريكتين وكان مصيرهم الطويل أن تسقطهم الريفية |
Bundan böyle ticaretle daha içli dışlı olacağım. | Open Subtitles | سوف أنخرط بالتجارة أكثر من الآن فصاعداً. |
Dürüst ticaretle ilgileniyoruz sadece. | Open Subtitles | نحن فقط مهتمن بالتجارة العادلة |
Clark işe ticaretle başlamıştı ama şimdi çok altını var. | Open Subtitles | بدأ (كلارك) بالتجارة لكنه أصبح الآن قوياً في مجال الذهب |
Ben marangoz ticaretiyle uğraşıyorum. Kardeşim Jacob da benim yanımda. | Open Subtitles | لا , أعـمل بالتجارة والنـجارة وأخي "جـاكوب" تحت رعـايتي |