aşka olan inancın reddedilme korkunu alt edecek kadar güçlü değilmiş. | Open Subtitles | لمْ يكن إيمانك بالحبّ قويّاً كفاية للتغلّب على الخوف مِن الرفض |
Aslında okulda ve kolejde aşka ve masala inanıyordum. | Open Subtitles | في الحقيقة في المدرسة والكليّة آمنت بالحبّ وقصص الحواري |
Hayatım boyunca bir yerde bu kadar çok sevgi hissetmemiştim. | Open Subtitles | أنا أبداً مَا أحسستُ بالحبّ الكثير في كامل حياتِي. |
Yalnızlığımda, en çok istediğim şey olan aşkı soluyamazsam eğer, onun yerine korku saçma kararını verdim. | Open Subtitles | في وحدتي قرّرت .. أنّه إذا لم أستطع أن ألهمهم بالحبّ .. الذي كان أقوى آمالي |
Ee , bir dakka sonra sizin aşk yüvanızı terkedeceğim fakat ... sadece yüzünü görmek isterdim , bunu sana gösterdiğim zaman . | Open Subtitles | سأترككما تنعمان بالحبّ خلال دقيقة ولكنني أردت أن أرى وجهك عندما أريك هذا |
Tanrım bizi birlikte tuttuğun, ruhlarımızı sevgiyle doldurduğun ve rızkımızı verdiğin için şükürler olsun. | Open Subtitles | شكرا يا الله لإبقائنا سوية لملئنا بالحبّ ولإعطائنا وجبة الطعام هذه |
Bunun aşkla bir ilgisi yok. | Open Subtitles | أنـا هنـا كـ دكتورة لك فقط ليس للأمر علاقة بالحبّ |
Konu aşka gelince mi? | Open Subtitles | أغلب الرجال لا يستطيعون التعامل مع الحقيّقة حين يتعلّق الأمر بالحبّ |
Ona bir şey ifade etmediğimi aşka değer olmadığımı söyledi. | Open Subtitles | أنني لا أعني أيّ شيء بالنسبة إليه أنني لستُ جديرة بالحبّ |
Buradaki en küçük ben olabilirim ama yine de aşka inanıyorum. | Open Subtitles | قد أكون اليافع هنا ولكنني لازلتُ أؤمن بالحبّ. |
Buraya ben de sevgi dolu bir yürekle gelmiştim. | Open Subtitles | حسناً، أنا أيضاً أتيت إلى هنا بقلب ملئ بالحبّ |
Babamin eziyet ederek yaptigi seyi o sevgi ile yapti. | Open Subtitles | و ما فعله والدي بوحشيّة فعلتْه هي بالحبّ |
Babamın eziyet ederek yaptığı şeyi o sevgi ile yaptı. | Open Subtitles | و ما فعله والدي بوحشيّة، فعلتْه هي بالحبّ. |
Burada hepimiz temiz ve saf aşkı kutlamak için toplandık. | Open Subtitles | نحن متجمّعون هنا كي نحتفل بالحبّ الصافي والبسيط |
"Benim yüzümden hayatında aşkı asla bulamayacağını biliyorum bu yüzden de aynı zevkten beni mahrum etmek çok uygun bir davranış gibi görünüyor." | Open Subtitles | أعرفُ أنّكِ لن تحظي أبداً بالحبّ'' ''.في حياتكِ بسببي لذا من المنصف أن أُحرمَ'' ''.من |
aşk hakkında bir şey bilmek için biraz küçük duruyorsun. | Open Subtitles | تبدين صغيرة قليلاً على فهم أىّ شىء بشأن بالحبّ |
Ben bir gerçek aşk tutkunuyum, tatlım daha da önemlisi yarattığı şeyin. | Open Subtitles | أنا معجبٌ بالحبّ الحقيقيّ يا عزيزي... و الأكثر أهمّيّة... معجبٌ بما يخلقه. |
sevgiyle dolup taşan şefkatli bir ruhtu. Mucizevi yetenekleriyle bahçemizin en tatlı hazinelerini bize vermiş harika bir bilim kadınıydı. | Open Subtitles | تحمل روحا تفيض بالحبّ عالمة موهوبة بقدرات خارقة |
Ailem ne kadar güçlü olsa da birbirine sevgiyle bağlı. Arkadaşlık yeminiyle. | Open Subtitles | عائلتي قويّة، إلّا أنّهم قد يرتبطون بالحبّ وعهود الصداقة |
Bak, bu ev aşkla, gülücüklerle dolu olacak. | Open Subtitles | اسمعى، هذا المنزل سيكون زاخماً بالحبّ والضحك |
En son birlikte çalıştığımızda birbirimize âşık olduk. | Open Subtitles | لماذا ؟ في المرة الأخيرة كنا نعمل مع بعض وقعنا بالحبّ |
Riski göze almadığın sürece aşkın zevki olmaz. | Open Subtitles | مالم تلعب بالخطر أنت لا تستمتع بحياة بالحبّ |
Babamın öğretileri bize gösteriyor ki Tanrı bizden yalnızca sevmemizi istiyor. | Open Subtitles | تعاليم أبي تبين لنا أن الربّ، يريدنا أن نعيش بالحبّ |
Bu iksir sadece güçlü bir tutkunluk ve saplantıya yol açar. | Open Subtitles | ولكنها تخلق حالة هوس قوية بالحبّ. |