Bana gerçekleri söyleyin yeter. Ne yapılması gerektiğini ben bulurum. | Open Subtitles | أخبرنى بالحقائق فحسب وأنا سأقرر ما يجب فعله , إن سمحت |
Sayın jüri üyeleri. Bay Casey, gerçekleri söyledi. | Open Subtitles | السيدات و السادة لجنة التحكيم سيد كيسي صرح بالحقائق |
Aptallığım; kibirim ve kendi kendimi kandırdığımı farkına varmamı sağlayan gerçekler tarafından ortaya çıkartıldı. | Open Subtitles | حماقتي التي أظهرت بالحقائق, تدل على.. تهوري وخداع نفسي معاً. |
gerçekler ortaya çıkınca kasti bir suç veya teşebbüs olmadığının anlaşılacağına inanıyorum. | Open Subtitles | و انا واثق اذا تقدمت بالحقائق سيكون الامر واضح انه لم يقصد عمل اجرامى او خطأ |
Hikâyenizi düzenleyebilir, yorumlayarak yeniden anlatabilirsiniz, gerçeklere bağlı olsanız bile. | TED | بأمكانك أن تعدل، تقاطع وتعيد إخبار قصتك، حتى وأن كنت مقيداً بالحقائق. |
Hevesini takdir ediyorum, ama gerçeklerle desteklenmeyen fikirler geliştiriyorsun. | Open Subtitles | أقدّر حماسك، لكنّك تريد أخذ القفزات الذي لم يدعم بالحقائق. |
Ama dün gerçeği ortaya çıkardım ve ayrıca Lujin'in Sofya Semyonovna'nın tırnağı olamayacağını da ispatladım. | Open Subtitles | ولكن في مساء أمس, في العشاء, فضحته بالحقائق وأضفت أنه هو, لوجين, أنه لا يساوي خنصر صونيا سميونوفنا |
Irak'ı kültürel ve psikolojik Gerçeklerden bihaber bir şekilde ele geçirdik. | TED | قمنا بغزو العراق بقوات عسكرية لا دراية لها بالحقائق الثقافية والنفسية. |
gerçekleri nasıl çarpıtacağını çok iyi biliyor. | Open Subtitles | انه يعرف كيف يتلاعب بالحقائق. لا يمكننا إثبات انها ذريعه. |
Burada gördüğüm gerçekleri dikkate alan tüm savcılar ve en budala yargıçlar bile, benimle aynı sonuca varırlar. | Open Subtitles | بالحقائق الموجوده هنا أى مدعى عام أى قاضى أحمق سيقفز الى هذه الأستنتاجات ، بهذه البساطه |
Gazeteler gerçekleri bir Hollywood hikayesine çevirmek konusunda kendilerini özgür hissediyorlar. | Open Subtitles | الصحف تذهب بعيدا بالحقائق اكثر من قصص هوليوود |
Ben gerçekleri daha iyi kaldırabilirim. Söyle bana. | Open Subtitles | أنا أفهم بالحقائق أكثر ، أخبرني ماذا حصل |
Böyle bir şeyi öğrendiğinizde de o gerçeğin de arkasından gelecek gerçekleri düşünürsünüz. | Open Subtitles | وعندما تكتشف حقائق مثل تلك كيف يمكنك أن تفكر بالحقائق اللامرئية |
İşe yaramaz gerçekler ve sıkıcı istatistiklerle kafa şişirdin. | Open Subtitles | أنت تتكلم بالحقائق الغير مفيدة والإحصائياتالمملة. |
Elindeki gerçekler yanlıştı ancak peşinde olduğu haber doğruydu. | Open Subtitles | ،لقد اخطأ بالحقائق لكنه إمتلك القصة الصحيحة |
Bunu gerçekler üzerinden... 18 sefer denememize rağmen bir tanesini bile kazanamadık. | Open Subtitles | باستثناء أننا حاولنا 18 مرة بالحقائق ولم نفز ولا مرة |
gerçeklere güven. Tamam mı? | Open Subtitles | أنصتِ إلى المرضى ، وثقي بالحقائق ، حسناً؟ |
Bak, kesin olarak ne olduğunu bilene kadar, sadece gerçeklere bağlı kalalım. | Open Subtitles | انظروا، حتى نعرف على وجه اليقين ما حدث، دعونا نتمسك بالحقائق. |
Zara gerçeklere hakim olmamızı sağlıyor. | Open Subtitles | زارا ستتأكد إن لدينا التقيدً بالحقائق الكاملة |
Şu andan itibaren, gerçeklerle desteklenebilecek haberlerin, peşinde olacağım. | Open Subtitles | من الآن فصاعداً سأكتب عن الأنباء التي يمكن مساندتها بالحقائق |
İyi istihbarat verileri bilinen gerçeklerle birleştirmek demektir. | Open Subtitles | الإستخبارات الجيدة تعني ربط المعلومات بالحقائق المعروفة |
Arkadaşlar bunu yapar, birbirlerine gerçeği söyler. | Open Subtitles | هذا ما يفعله الأصدقاء، يبوحون بالحقائق |
Sanki, normal kapsamın dışındaki Gerçeklerden haberdar gibiydi. | Open Subtitles | كما لو كانت بطريقة ما علي علم بالحقائق خارق النطاق العادي |
İncil ıvır zıvır dolu çünkü! | Open Subtitles | -الكتاب المقدس غني بالحقائق |