Mimariden pek bir şey anlamam ama bu iyiye işaret olamaz. | Open Subtitles | لا أعلم الكثير بخصوص الهندسة المعماريّة، لكن هذا لا يبشّر بالخير. |
Ama derideki kemik çıkıntısı iyiye işaret değil. | Open Subtitles | لكن نتوء العظام تحت الجلد لا تبشر بالخير |
Bir şeyler yapabilmek için fırsatları vardır iyi şeyler yapıp, dünyayı geliştirebilirler. | Open Subtitles | هنالك الكثير من الفرص لفعل شئٍ ما يعود بالخير على هذه البلد |
Ben yalnızca doğruya ve yanlışa inanırım. Ben iyiye ve kötüye inanırım. | Open Subtitles | إنّي أؤمن بالصواب والخطأ، أؤمن بالخير والشرّ. |
Yavruların çok olması katil balinalar için iyi bir şey, ...fakat ekip yavrularla daha çok vakit geçirdikçe onlara daha çok ısınıyor. | Open Subtitles | وجود عدد كبير من الصغار يبشر بالخير للحيتان القاتلة ولكن كلما قضى الفريق وقتا أطول مع الصغار كلما زاد الود بينهم أكثر |
Onu iyiliğe bağlayan, içindeki insan yanını uyandıran tek şeyi çıkararak: | Open Subtitles | سنُبعِد الشيء الوحيد الذي يُضعِف نصفه البشري الشيء الذي جعله يتمسك بالخير: |
Olamaz! Pek iyi gözükmüyor. | Open Subtitles | أوه،لا ،الأمر لا يُبشر بالخير. |
Gerçek şu ki, kaybettiğin her bir duyun tanımladığın her delil için iyiye işaret değil.. | Open Subtitles | الحقيقة بأَنْك خسران أحد لك لا يُبشّرَ بالخير لأيّ دليل قدّمتَ. |
Sanırım bu kurtarma için iyiye işaret. | Open Subtitles | أعتقد أنّ هذا يبشّر بالخير لفرقة الإنقاذ؟ |
Bu zaman dilimi, kraliçe için de iyiye işaret değil tabi yaşadığı ihtimalini göze alırsak. | Open Subtitles | هذا ليس إطار زمني يبشر بالخير بالنسبه للملكة، على إفتراض أنها لا تزال على قيد الحياة. |
Bilmeni isterim, ona senin hakkında sadece iyi şeyler söylüyorum. | Open Subtitles | شيء يجب أن تعرفيه بأني لا أتحدث إلا بالخير عنك أمامه |
Senden yarattığın dünyada iyi şeyler yapabilmek için bizi korumanı istiyoruz. | Open Subtitles | ونطلب منك حمايتنا لأجل القيام بالخير للعالم الذي خلقته |
Dünyada iyi şeyler yapmak için beni yüzüstü bırakıyor. | Open Subtitles | رفض عرضي لأنه يريد أن يقوم بالخير |
İyi ve kötüye dair çok keskin görüşleri vardır ki ben de bu görüşlerine katılıyorum. | Open Subtitles | لديه أراء متعصبة فيما يتعلق بالخير والشر، والتي أشاركه بها |
İyiye ve kötüye inanır mısın? | Open Subtitles | هل تؤمن بالخير والشر؟ |
Hızın seni etkilediğini bilmek iyi bir şey. | Open Subtitles | ويبشر بالخير بالنسبة لي أن سرعة الاختام لك. |
Eğer bunun arkasındaki Ölüm ise onlar her ne olursa olsun iyi bir şey olamaz. | Open Subtitles | أتعلم , إن كان الموت هو من وراء هذا .. فحينها , مهما كانت هذه الأشياء فالأمر ليس مبشراً بالخير |
Bu şehir iyiliğe inanmaya hazır insanlarla dolu olduğunu sana kanıtladı. | Open Subtitles | هذه المدينة ارتك أن فيها ناس كثيرون تؤمن بالخير |
"İnsanların içindeki iyiliğe inanıyorum." Çok hoş. | Open Subtitles | "أؤمن بالخير الذي بداخل الناس." هذا لطيف، ماذا لديك؟ |
Hiç iyi gözükmüyor. | Open Subtitles | هذا لا يبشّر بالخير. |
Bay Cahill durum iyi gözükmüyor. | Open Subtitles | أيّها السيّد (كايهل)إن هذا لايبدو . مبشرًا بالخير |