Taşıyıcı kayışa yerleştirirsin, hava yağ yüzünden ağırlaşır patates cipslerinin pişmesini izlersin. | Open Subtitles | أجلس بجانب حزام حامل, في جو معبق بالزيت تشاهدين قطع البطاطس المقلية |
Bu eller yağla kutsanmış olsun, bu takdis edilmiş yağ ile... günahlardan arındıran bu yağ ile... | Open Subtitles | فلتبارَك هاتين اليدين بالزيت المقدس: زيت الميرون المطهّر |
Uyandığımda tüm vücudum, onun sürdüğü kutsal yağ ile yağlanmıştı. | Open Subtitles | يصعد إلى ذقني ثم إلى أنفي و عندما استيقظت كان جسدي مغطى بالزيت |
Hasımlarım karşısında önüme sofra kurarsın başımı yağla meshedersin kasem taşkındır. | Open Subtitles | أنت أعددت مائدة قبلي في وجود أعدائي أنت تمسح رأسي بالزيت |
Son fıstık-- ...kardeşlerinden ayrılmış, tuzu ve yağı taşmış. | Open Subtitles | ممتلئة بالزيت والملح الذي أكسبه لها أخاها الراحل |
Nasıl bir budala başında durmadan Yağlı tavayı ocakta bırakır? | Open Subtitles | أية أحمق يضع مقلاة مليئة بالزيت على موقد بدون متابعه؟ |
Şefin salatası, yanında yağ ve sirkeyle beraber. Ve a la mode elmalı pasta. | Open Subtitles | سلطة بالزيت والخلّ جانباً وفطيرة التفاح بالمثلجات |
Yani Roma devrinde birbirlerine kaynar yağ döken ve Hıristiyanları çarmıha gerenler de bizleriz. | Open Subtitles | أعني، نحن نفس الأشخاص الذين كانوا يعيشون زمن الرومان نلقي بالزيت المغلي على بعضنا و نصلب المسيحيين |
İçinde ceset varsa yağ ile dolu olamaz. | Open Subtitles | لايمكن ان تكون مليئة بالزيت إذا انت مليئة بالدماء. |
Caron Poivre sürmüşsün, senin için iyi bir koku ama yağ bunu mahvediyor. | Open Subtitles | ترتدي كارون بوافر دارفور وهو عطر جيدة بالنسبة لك ولكنك تخربيه بالزيت |
Evet, bir yabancının vücuduma yağ sürüp ovma düşüncesi bana inanılmaz zevk veriyor. Kaslarına, kendi ellerini kullanarak yapacağın bir masajı kastediyordum. | Open Subtitles | نعم, أستمتع بفكرة أنه هناك شخص غريب تماماً يغطي جسدي بالزيت ويفركه لقد كنت أقترح أن تدلك عضلتك بأيديك الخاصة |
Yakıt ve yağ kirliliğinden kaçınamazsınız. | Open Subtitles | إنها تلوث البيئة بالزيت والوقود لايمكنكَ تجنبها |
Samaryalı yaralarıyla ilgilenir, yağ ve şarap sürer. | Open Subtitles | قام السامري بعلاج جراح المسافر بالزيت والنبيذ |
Akordunu yap, yağla, onunla konuş, yapman gereken ne ise yap. İyi çalışmıyor. | Open Subtitles | عدلها املأها بالزيت تحدث لها المهم أصلحها إنها لا تعمل جيداَ |
Okey, 9 mum yerleştirmemiz gerek yağla ve baharatla yağlayıp çembere yerleştirin. | Open Subtitles | لقد جهزت الشموع التسعة ودهنتهم بالزيت والتوابل, ووضعتهم بشكل دائرة |
Yüce Tanrımız eliyle kutsanmış bu kutsal yağla sen Charles Valois'yı büyük Fransa krallığının hakim efendisi ve kralı olarak mesheder ve sana yaşadığın sürece kutsal Roma kilisesini koruma görevi veririz. | Open Subtitles | وبالزيت المقدس المبارك من الرب والاب ندهن بالزيت المقدس لنخدم سيدى ملك فرنسا المعظم |
Oldukça basit, saygın ve güneş yağı sürünmüş tatlı hatunlar bütün gün senin üzerinde oturmuş olacaklar. | Open Subtitles | إنه بسيط، إنه يتميز بالكرامة والفتيات الجميلات المغطيات بالزيت سوف تجلس عليك طوال اليوم |
Oldukça basit, saygın ve güneş yağı sürünmüş tatlı hatunlar bütün gün senin üzerinde oturmuş olacaklar. | Open Subtitles | إنه بسيط، إنه يتميز بالكرامة والفتيات الجميلات المغطيات بالزيت سوف تجلس عليك طوال اليوم |
Tam paket Yağlı boyan ve 6'lı paket alkolsüz biran var mı? | Open Subtitles | لديه معدات كامله من الرسم بالزيت و 6 معلبات من البيره الأصليه؟ |
Van Gogh'un ucuz Yağlı boya teknolojisinden önce doğduğunu düşünün. | TED | تخيلوا أن فان جوخ قد وُلد قبل أن تظهر التكنلوجيات الرخيصة للرسم بالزيت. |
Bu en sevdiğim etkinlik: yağa bulanmış sağır adamı yakala. | Open Subtitles | هذا هو الحدث المفضل لدي القبض على الرجل المدهون بالزيت |