Evlilik kendimize cesur olacağımıza, sonsuza kadar, beraber olacağımıza dair verdiğimiz bir sözdür... | Open Subtitles | الزواج هو فعل جريئ والذي يتطلب مننا ان نكون بالشجاعة الكافية لنعد أنفسنا |
Seçmen şapka bu zor günlerde güçlü ve cesur olmamızı öğütledi. | Open Subtitles | قبعة التـّصنيف طلبت منـّا التـّحلي بالشجاعة والقـوّة في هذه الأوقات العصيبة. |
Annem ölmeden önce cesur olmamı söylemişti. Şu an kendimi hiç öyle hissetmiyorum. | Open Subtitles | أمرتني أمّي أن أكون شُجاعة قبل وفاتها، ولا أشعر بالشجاعة في الوقت الراهن. |
Ve altı yıl boyunca her gün onunla konuşabilme cesareti için dua ettim. | Open Subtitles | و كل يوم لـست سنوات دعوّت الله لكي اتحلى بالشجاعة لكي اتحدث أليها |
Vaziyetin saçma. Sözde cesaretin insani değil! | Open Subtitles | موقفك غريب، وما تسميه بالشجاعة غير إنسانى بالمرة |
Cesaretli, dirençli ve hepsinden öte kendileriyle gurur duyan kişiler. | TED | سيكون من الذين يتحلون بالشجاعة والمرونة، والأهم من ذلك، فخورين بما هم عليه. |
Duygusal çeviklik duygularınızla merak, anlayış ve özellikle cesaretle değerlere doğru adım atma yeteneği. | TED | إن المرونة العاطفية هي القدرة على التعامل مع مشاعرك بفضول وحنان وخصوصاً بالشجاعة في اتخاذ خطوات متصلة مع القيم. |
Karşı görüşleri yasadışı bırakmak ve susturmak isteyenlerin karşısında durabilmek için yeterince cesur olmamızı gerektirecek. | TED | سوف يتطلب ذلك أننا نتحلى بالشجاعة الكافية للوقوف في وجه الناس الذين يحاولون إسكات أو نزع الشرعية عن الأصوات المعارضة. |
Patrick, Douglass'ın düşünmek ve yazmak için cesur olduğunu söyledi. | TED | قال باتريك أن دوغلاس تحلى بالشجاعة ليكتب ويواصل التفكير. |
Devletler merhametli olmalıdır, nazik olmalıdır, zeki olmalıdır, cesur olmalıdır. | TED | على الدول أن تكون متعاطفة، ولطيفة، وذكية ويجب أن تتحلى بالشجاعة. |
Sadece umursayacak kadar cesur olmalıyız. | TED | بل يجب علينا فقط أن نتحلى بالشجاعة الكافية لنهتم. |
Ne kadar zor olsa da doğru şeyi yapacak kadar cesur olmalıyız. | Open Subtitles | ونتحلى بالشجاعة لفعل الصواب بغض النظر عن مدى صعوبته |
Her şey bitecek. cesur olun. | Open Subtitles | أعني ذلك ، سأكون معكما أعني ، تحلوا بالشجاعة يا رجال |
Düşünce açısından ne kadar ilerlersek o kadar da cesur olmalıyız gerçekleri düşünmek için çünkü düşünceler bize gerçeğin özünü verir ve gerçek, mühim olan tek şeydir. | Open Subtitles | بقدر ما تذهب الأفكار علينا التحلي بالشجاعة لننتج أفكار جيدة لأن الأفكار الجيدة تقرّبنا من قمة الحقيقة |
Samuray kılıcı bir semboldür, Kodo Bushido der ki, güçlü ol, cesur ol kendini ustan için feda et. | Open Subtitles | سلاح الساموراي هو الخدمة "كودو بوشيدو" يقول كن قويا وتحلي بالشجاعة وضحي بنفسك من اجل سيدك ابي كان ساموراي |
Daha fazlasını isteyen bir adam... ..cesur olmalıdır. | Open Subtitles | ولكن الإنسان الذي لا يريد أن يكون كأي أحد.. عليه أن يتحلى بالشجاعة الكافية. |
"Sezgilere kulak vermek ve cesur olmak gerekir." | Open Subtitles | عليكم أن تسلكوا الطريق بغريزتكم و عليكم أن تتحلوا بالشجاعة |
Birinin, zayıfları öldürecek cesareti olmalıdır. | Open Subtitles | عل المرء أن يتحلى بالشجاعة ليترك الآخرين ليموتوا |
Hikâyemi anlatmak için bir daha bu cesareti bulamayabilirim. | Open Subtitles | قد لا أتحلى بالشجاعة بعد هذا لأخبرك بحكايتي |
Ne biliyorsun belki de dışarıda bu kapıdan içeri girecek ve kendimi size açacak cesaretin gelmesini bekliyordum. | Open Subtitles | نعم، ولكن قد اكون منتظرة في الخارج أحاول التحلي بالشجاعة للدخول الى هنا التحدث عن كل شيء |
Cesaretli olmalısın, Lucia. Beni bırak. | Open Subtitles | لابد ان تتحلي بالشجاعة يا لوسيا لتتركيني |
Geldigim yere cesaretle, dirsek çürüterek... ve ne yazik ki sende olmayan bir sey sayesinde geldim. | Open Subtitles | لقد وصلت إلى ما أنا فيه بالشجاعة و التحلي بالصبر هناك شيئا ما تفتقده يا بني |
Biliyorum, daha önce Cesaret dedim ama cesarete sahip olmanız gerekir. | Open Subtitles | والآن اعلم انني قلت شجاعة من قبل لكن عليك التحلي بالشجاعة |
Aranızdan tek bir kişi bile hata yaptığımı gelip benim yüzüme söyleme cesaretini gösteremedi. | Open Subtitles | لا يوجد أحد بينكم كان يتحلى بالشجاعة ليأتي لي |