Çinliler, tuhaf şekilli bu kayalara çok düşkünler ve onlara hayali isimler takmışlar. | Open Subtitles | الصينيون مولعون بالصخور الغريبة الشكل وسمي العديد من الصخور بأسماء غريبة أيضا |
Kurban nehir boyunca ilerlerken kayalara çarpması buna sebep olmuş. | Open Subtitles | ناجمة رُبما من إرتطام الضحية بالصخور والطمى خلال رحلته بقاع النهر |
O duvarın temelinde, bu dünyaya ait olmayan bir taş var. | Open Subtitles | اذا خرجت من هنا أبحث عن هذه المنطقة هناك صخرة فى قاعدة الجدار ليس لها علاقة بالصخور التى تحيط بها |
Bunu dört yaşımdan beri yapmamıştım, o zaman babamın Porche'sini taşlarla temizlemiştim. | Open Subtitles | أنا ما عملت ذلك منذ كنت في الرابعة و غسلت أبّي بورش بالصخور. |
Maalesef ki bu yıldız sistemi kaya ve toz dolu. | Open Subtitles | ولسؤء الحظ .. ذلك النظام الشمسي مملوء بالكامل بالصخور والغبار |
Bu krater kenarı oradaki ağızdan fırlatılan kayalarla dolu durumda. | Open Subtitles | حافة الفوهة هذه مغطاة بالصخور التي أُلقيت من الشق بالأسفل |
Bu mağara içine girip, buzun kayayla buluşma anında olanları görebileceğimiz kadar büyük olmalı. | Open Subtitles | كبير كفاية لنستطيع دخوله ونرى ما يحدث تماماً عند إلتقاء الجليد بالصخور |
Fırtınalı bir sudan geçiyordum, teknem kayalara çarptı. | Open Subtitles | لقد كنت أمر ببعض المياة العنيفة و أصطدم قاربي بالصخور |
Javier ve Angel, dalgaların çarptığı kayalara yapışık yaşayan garip bir canlının peşindeler. | Open Subtitles | خافيير وأونكيل هما في رحلة صيد لمخلوق ٍ غريب والذي يتمسك بالصخور المُتكسِرة عند الامواج |
Atlama halatı kopup kayalara çarpmış olabilir. | Open Subtitles | أو اصطدم بالصخور حيث خطف نسيجه القلبي ضربة |
Veya cesedin akıntı ile kayalara çarpması nedeniyle. | Open Subtitles | أو إصطدام الجثة بالصخور بينما كانت تتجرف مع النهر. |
Böyle bir yükseklikten düşüp kayalara çarpınca bedenlerin aldığı hal olağanüstü. | Open Subtitles | إنهارائع.. ما يحدث للأجساد عندما تصطدم بالصخور من بعد كهذا. |
İçeride bir çekmece dolusu onunla ilgili boyalı taş olduğunu biliyorum, | Open Subtitles | اعرف انه لدي رف مليء بالصخور الملونة و هو داخلها |
"Bir çanta dolusu taş taşımak için neden bu kadar para ödüyoruz?" | Open Subtitles | هل لنحمل حقائب مليئه بالصخور ؟ حسنا .. انظر |
Çok derin değil, üç buçuk metre kadar sonrasında yolun sonu taş. | Open Subtitles | إنه ليس عميقا جدا فقط حوالي 12 قدما قبل الوصول إلى نهاية مسدودة بالصخور |
Önceki sahibi öyle muhteşem bir manzaraya sahipmiş ki ceplerini taşlarla doldurup havuza atlamış. | Open Subtitles | المالك السابق شاهد منظر خلاب قبل أن يملي جيوبه بالصخور ويقفز داخل المسبح |
Küçük çocukken taşlarla vahşi tavuk avlardım. | Open Subtitles | اعتدت صيد الدجاج البري بالصخور عندما كنت صغيرا |
Bir kaya sarmaşık bitkisi arıyoruz. kaya yüzeylerini arayacağız. | Open Subtitles | يجب ان نلتزم بالمسار المحدد حتى لا نصطدم بالصخور |
Diğer bir deyişle kocaman kayalarla öldüresiye dövdüler. | Open Subtitles | الطريق الاخر بان اضرب بالصخور الداعرة الكبيرة |
Ama o yuva ağzına kadar tatlı kayayla doluydu, tamam mı? | Open Subtitles | لكن العش كان مليئاً بالصخور الحلوة |
Şöyle bir düşünün sırf boş çantayı taşla doldurmak için 450 metre tırmanmak nasıl bir delilik? | TED | تخيلوا لثانية كم هو مثير للسخرية أن تتسلق 1500 قدم من جدار ما فقط لملء حقيبة ظهر بالصخور. |
kayaya da çarpacaksak kafadan girmeyelim. | Open Subtitles | وأنت أصطدمت بالصخور , فلا تصطدمها برأسك |
Burası donmuş kayalar ve buzdan kürelerle dolu. | Open Subtitles | إن المكان يعج بالصخور المتجمده .. والأجسام الثلجية |
Bilhassa kayanın suyla buluştuğu yerleri. | Open Subtitles | خاصة الأماكن التى تلتقى فيها المياه بالصخور |
Taşlara falan çarpıyorum. | Open Subtitles | بهذه، لذا فأنا أصطدم بالصخور وما شابهها |