Penguenler komiktirler, iki ayakları üzerinde yürürler, Ve Tabii ki çalışkandırlar, | TED | إنها مخلوقات كوميدية تمشي باستقامة و بالطبع هي دؤوبة |
Ama Tabii ki burası onun özel malı, istediğini kovma hakkı var. | Open Subtitles | بالطبع هي شركة عائلية لذا لها حق فعل ما تختار |
Tabii ki öyleydi. Yapma, sadece şaka yapıyordum. | Open Subtitles | بالطبع هي كذلك كنت امزح فقط ، لقد رأيت كيف احببته |
Tabi ki olayları çarpıtır ama çıkıp da bunu böyle söyleyemezsin. | Open Subtitles | بالطبع هي مدمنة على الحشيش لكن لا يمكنك قول هذا فقط |
- Bu özel bir ilişki. - Elbette öyle gizli sincap. | Open Subtitles | انها علاقة خاصة بالطبع هي كذلك ايها السنجاب السري |
Tabii ki o senin büyükannen, seni sapık sersem. Baksana. | Open Subtitles | بالطبع هي جدتك أيها الفاسد السكران, انظر |
Tabii ki buradaki sorun bu fantazi dünyasının yeniden inşasındadır, hislerimizin ufuk noktasındadır. | Open Subtitles | المشكلة بالطبع هي هل هذه الخيالات معاد تشكيلها؟ هل هذه هي أقصى أفق لخبراتنا؟ |
Tabii ki, "The View"da çok seksi görünüyordun. | Open Subtitles | .بالطبع هي لا تطلب وجهة نظرك أعتقد بأنها لديها بعض الأفكار عنا |
Hâlâ deneme aşamasında Tabii ki ama onu sevdim. | Open Subtitles | بالطبع هي لا تزال في فترة التجربة لكنها تعجبني. |
Tabii ki de bu "o" kız. Bunlarla evlenmen lazım. Yani onunla. | Open Subtitles | بالطبع هي المنشودة ، يجب ان تتزوج هذه أعني تتزوجها |
Tabii ki istiyor. Öyle değil mi Spencer? | Open Subtitles | بالطبع هي تريـد ذلك , اليس كذلك سبنـسر ؟ |
Tabii ki ben de. Daha açık sormalıydın. | Open Subtitles | بالطبع هي لدي, كان يجب أن تكوني أكثر تحديداً. |
Tabii ki öyleler, çok ticari bir uluslar. | TED | بالطبع هي كذلك، إنها أمم تجارية بحتة. |
En üstte, Yeni Şuç Faaliyeti Puanı'nı görüyorsunuz. Altı Tabii ki en yükseği, ortada "Yüksek şiddet riski" göreceksiniz. | TED | في الأعلى، ترى درجة النشاط الجنائي الحديث، الدرجة السادسة بالطبع هي الأعلى، و ثم في الوسط ترى، "مستوى العنف مرتفع." |
Tabii ki haberleşirler, fakat asla bir şempanzeyi uzaktaki bir şempanze grubuna muzlar ya da filler hakkında bir konuşma yapmak için seyahat ederken göremezsiniz. Ya da onları ilgilendiren başka bir konu hakkında. | TED | بالطبع هي تستطيع التواصل، ولكن لن تعثر على قرد شمبانزي يسافر إلى جماعة شمبانزي بعيدة ليلقي عليهم محاضرة عن الموز، أو عن الفيلة. أو بخصوص أي موضوع يثير اهتمام قرود الشمبانزي. |
Tabii ki o şampiyonu olmadan mahkemeyle yüzyüze gelmek zorunda kalacak. | Open Subtitles | بالطبع هي الآن ليس لديها مُرشد |
- Sonraki hareket, Tabii ki, yani... - Piper. | Open Subtitles | إذاً الخطوة التالية بالطبع هي بايبر |
Tabi ki nasıl arkadaşça davranılacağını öğrenmek istemedi. | Open Subtitles | بالطبع هي لا تود ان تتعلم كيف تكون ودودة |
Tabi ki hazır. 17 yaşında. Artık zamanı geldi. | Open Subtitles | بالطبع هي كذلك، إنها في السابعة عشرة ، إنه وقتها، |
Tabi ki de öyle. Bitkilerden yapılıyor. | Open Subtitles | بالطبع هي كذلك ، انها مصنوعة من النباتات |
- Elbette değerliydi! Yoksa burada olmazdı, değil mi? | Open Subtitles | بالطبع هي ثمينة وألا لم تكن لتحفظ هنا، أليس كذلك ؟ |
- Dostum, mahvolmuş. - Elbette mahvolmuş. | Open Subtitles | انها في حالة سيئة - بالطبع هي في حالة سيئة - |