Tabii, dün gece bir torba dolusu elmas yürüttük. Görmek ister misin? | Open Subtitles | نعم, ليلة امس حصلنا على سلة مليئة بالماس, أتريد رؤيتها ؟ |
Bir Rolex, 24 karat altın kaplama ve elmas saplamaları var. | Open Subtitles | انها روليكس 24 مطلية بالذهب ومرصعة بالماس |
Henüz elmaslarla ne yapacağımı düşünmemiştim. | Open Subtitles | أنا لم أفكر بعد ما سأفعله بالماس حتي الآن |
Adamımızın neden kalitesiz elmaslarla bu kadar ilgilendiğimizi buldum sanırım. | Open Subtitles | أظنني أعلم سبب ولع رجلنا بالماس منخفض الفئة. |
Las Palmas'taki lanet herif de kimmiş? | Open Subtitles | من اللعنة هو أن غريب أسفل في لاس بالماس موتيل؟ |
Belli ki, Williamson'a güvenmiyormuş o yüzden, ağzına kadar elmasla dolu çanta vermek yerine bu pis aşağılık herif ona bir not iliştirilmiş, cam dolu bir çanta vermiş. | Open Subtitles | و الواضح, انه لا يثق بوليامسون لذا فهو بدلا من اعطائه كيس ملئ بالماس هذا اللعين أعطاه كيس |
Geldiğim yerde, evimde bir mücevher kutumuz var, içi yakutlar, Elmaslar dolu. | Open Subtitles | فى مكانى, عندنا صندوق مجوهرات مملوء بالماس والياقوت. |
-Gözlerin yüzünden. Gözlerinin parıltısı bana elmasları hatırlatıyor. | Open Subtitles | بسبب عينيكِ، طريقة تلمعانهما تذكرانني بالماس. |
elmas ve zümrütle bezeli Çok meşhur bir gerdanlık. | Open Subtitles | مصنوع بالكامل من الزمرد المحاط بالماس إنه عقد شهير جدا |
Ve şimdi içerideki o inci elmasla yer değiştiriyor böylece içerideki o elmas şimdi, sonunda dışarıdaki elmasla eşleşiyor. | Open Subtitles | والان اللؤلؤة بالخارج ستبدل بالماس وبالتالى سيكون الماس بالداخل والخارج وفى النهاية مطابقة الماسة التى بالخارج |
Evet, havuzuna giderken giymek için yakuttan terlikleri ve elmas broşu da vardır. | Open Subtitles | أجل، لقد كان لديها الحذاء المُرصّع بالماس ترتديه يومياً و هي ذاهبة إلى بحيرة البجع |
Ki ayrıca, bir kadına duygularını söylemenin ona elmas almaktan başka yolları da var. | Open Subtitles | و هناك طرق لتعبر بها عن مشاعرك تجاه إمرأة بجانب إغراقها بالماس |
Bu gece, kıçını... ..elmaslarla satın alacağım. | Open Subtitles | الليلة سأرجع لك دينك اللعين بالماس |
Çoraplarındaki jartiyerler bile elmaslarla doluydu. | Open Subtitles | حتى حمالات جوربه كانت مزينة بالماس |
Toprağınız elmaslarla dolu! Elmaslar için geri gelecek. | Open Subtitles | أراضيك مملوءة بالماس سيأتي من أجلها |
Toprağınız elmaslarla dolu! Elmaslar için geri gelecek. | Open Subtitles | ،أرضكم زاخرة بالماس سيعود من أجله |
1648 Kuzey Las Palmas. Birimlere tutuklama için yardım gerek 702. | Open Subtitles | "لاس بالماس 1648"، مطلوب تعزيزات، 702 |
Gece uçağıyla Kanarya Adaları'ndaki Las Palmas'a gittik. | Open Subtitles | سافرنا جواً فى الرحلة الليلية إلى (لاس بالماس) فى (جُزُر الكنارى), |
Sunset Bulvarı ve Santa Monica Bulvarı arasında Hollywood, Vine ve Los Palmas'ta bir yerlerde gibi gözüküyor. | Open Subtitles | يبدو أنه في مكان ما بـ(هوليوود) بين "صن سيت بوليفارد" و"سانتا مونيكا بوليفارد"، (فاين ولاس بالماس). |
Anlaşılan Bay Khasinau istediğimiz fiyatın iki katını vermeye hazırmış. elmasla. | Open Subtitles | السيد كازانو سيدفع الضعف أو سيدفع بالماس |
Uyuşturucu onların kontrolünde, silah kaçakçılığı, kara borsa Elmaslar insan ticareti, hatta cinayet ve şantajda. | Open Subtitles | يسيطرون على المخدرات وتهريب الأسلحة والمتاجرة بالماس في السوق السوداء والمتاجرة بالبشر وحتى القتل والإبتزاز |
Bu aysa, kadınlar cebime Elmaslar dolduruyor. | Open Subtitles | وهذا الشهر , تحشو النساء جيوبى بالماس |
Örneğin, savaş elmasları ya da egzotik sanatlarla ilgilenenler, off-shore dünyasının bu emtiya ticaretini saklamak için nasıl kullanıldığı hakkında bilgi paylaşabiliyordu. | TED | على سبيل المثال، أولئك المهتمون بالماس المؤجج للصراع أو الفن الغريب، تمكنوا من تبادل المعلومات عن كيفية نقل الأشخاص أموالهم إلى الخارج لإخفاء أعمال تجارتهم في كل من تلك السلع. |