Hem yaşlı hem de değiştiremediğin şeyler için çok pişman olacaksın. | Open Subtitles | ستكونين عجوزاً و مليئة بالندم بشأن الأشياء التي لا تستطيعين تغييرها |
Yapmak zorunda kaldığı fedakarlıkları göz önünde bulundurarak babama hiç pişman olup olmadığını sordum. | TED | وقد سئلته ذات يوم انه وبالنظر الى كل تلك التضحيات التي قدمتها هل تشعر بالندم على شيء ما |
O halde bu şekilde, bir sürü farklı şey için pişmanlık hissedebiliriz. | TED | الآن خلال هذا السياق، يمكننا أن نشعر بالندم حيال أشياء كثيرة مختلفة. |
Ben, biliyorsun kadınım ancak şimdi, pişmanlık ile dolu ve korku. | Open Subtitles | , أنا المرأة التي تعرفها فقط الآن , مملؤة بالندم والخوف |
Ama mahkemede konuştuğum için de vicdan azabı çekiyorum. | Open Subtitles | ولكنى ايضا اشعر بالندم على الحديث عن هذه الواقعة |
Brad? Galiba biri, onuncu sınıfta bana randevu verip ektiği için vicdan azabı çekiyor | Open Subtitles | براد أعتقد أن شخصاً ما شعر بالندم لتخليه عني في الصف العاشر |
Kafanda bir sürü pişmanlıkla neredeyse ölümden dönmene üzüldüm. | Open Subtitles | لذا , آسف أنك كدت تختنقين حتي الموت بحقيبة مليئة بالندم |
Ben evlendiğine pişman oluyor musun? | Open Subtitles | هل انتابكِ شعور بالندم من قبل لأنك تزوجتينى |
Sanki biri pişman olmadığımdan emin olmak istiyordu. | Open Subtitles | كما لو كان هناك شخص يفعل هذا عمداً كى يجعلنى لا أشعر بالندم والآن |
yoksa hayatımın geri kalanında pişman olurum. | Open Subtitles | . إذا فشلت فسوف أشعر بالندم حتى نهاية حياتي |
Seçme şansınız yoksa, pişman olduğunuzu söylemenin ne yararı var? | Open Subtitles | ماذا يعني أن تشعر بالندم عندما لا يكون لديك أي خيار ؟ |
Şimdi, süper-asker formulünü sadece kendiniz için geliştirdiğinizde yaptığınızdan dolayı pişman oldunuz mu? | Open Subtitles | الآن، عندما قمت بتطوير صيغة الجندي الخارق لك فقط. هل شعرت بالندم على الخداع ؟ |
Yani diğer bir değişle, pişmanlık hakkında neredeyse bildiğimiz her şeyi finansı inceleyerek biliyoruz. | TED | لذا بعبارة أخرى، معظم ما نعرفه فى معرفتنا بالندم من دراسة الوضع الإقتصادي. |
Ama pişmanlık dört farklı kendine has ve kalıcı şekilde berbat hissediliyor. | TED | لكن يتضح لنا أن الإحساس بالندم مخيف فى أربع مراحل محددة جداً ومتسقة. |
Bir insan ölürken pişmanlık duymamak için nasıl yaşamalıdır? | TED | كيف ينبغي لشخص أن يعيش حتى لا يشعر بالندم عندما يأتيه الموت؟ |
Ancak bilim insanı olarak şunu söylemeliyim ki jüriler hiç kimsedeki pişmanlık veya başka bir duyguyu fark edemezler. | TED | ولكن كعالمة، يجب أن أخبركم أنّ المحلّفين لم ولن يستطيعوا كشف الشعور بالندم أو أيّ شعورٍ آخر لأيّ شخص كان أبداً. |
Vicdan azabı duyan içine dönük biri olabilir. | Open Subtitles | نتحدث عن شخص مقتحم مع بعض القدرة على الشعور بالندم |
Ona yaptığından dolayı biraz olsun bile vicdan azabı duymuyor musun? | Open Subtitles | ألا تشعرين بالندم على الأقل على ما فعلتيه تجاهه ؟ |
Vicdan azabı ile dolup, Figgins ile profesyonelce konuşabilmek için bir yemek ayarladım. | Open Subtitles | أنني بالحقيقة تصرفت بشكل سيء مليئة بالندم ، لذا رتبت حفل عشاء سو ، مستحيل ان اسمح برجوعك إلى تلك المدرسة ثانيتا |
Kendimi hazırlamadığım tek senaryo ise karşıma çıkan şeydi: Uzlaştırmaya yelken tutan pişmanlıkla dolu, Tom'dan gelen yazılı bir itiraf. | TED | كانت النتيجة الوحيدة التي لم أعد نفسي لها كانت التي حصلت عليها -- اعتراف مكتوب من (توم)، مليء بالندم الخاضع. |
Dünyadan pişmanlıkla ayrılmak istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أغادر هذا العالم و أنا أشعر بالندم... |
Aksi, sinirli, dünyaya karşı öfkeli ve eminim ki pişmanlıklarla dolu. | Open Subtitles | إنه حاد المزاج وغاضب، ويغضب .من العالم، وأنا واثق إنه مليء بالندم |
Ama bunun doğru olmadığını biliyorum ve çok çok pişmanım. | Open Subtitles | و علمت أن ذلك غير صحيح... و حقا شعرت بالندم |
Conrad, Alex'in ölümü yüzünden vicdan azabıyla doluydu ve geziden döndüğünde ölmesi gereken oymuş gibi bir his taşıyordu. | Open Subtitles | كونرد كان مشبع بالندم علي موت أليكس ورجع من الرحلة ولديه الشعور بأنه كان يجب أن يكون من المتوفين |
Görünüyor ki, verdiği kararlar hakkında bazı pişmanlıkları var. | Open Subtitles | يبدو أنه يشعر بالندم على بعض القرارات التي اتخذها |