Büyü değil. hava bükme. Uçurtmamın etrafındaki havayı bükerek uçmamı sağlıyor. | Open Subtitles | ليس سحراً, بل إخضاع الهواء, يمكنني من التحكم بالهواء من حولي. |
O şeyin havalanmasını mı istiyorsun? hava basmak mı istiyorsun? | Open Subtitles | أجل, إجعل هذا الصاروخ يطير عليك أن تنفخه بالهواء, أتفقنا؟ |
Bugün, siz kızlardan dışarı çıkıp açık havada oynamanızı istiyorum. | Open Subtitles | اليوم ، أريدكن أن تذهبن للخارج و تمرحن بالهواء الطلق |
Bir anda tekrar nefes alabilmeye basladim. Cigerlerim havayla doldu. | Open Subtitles | استطعتُ فجأةً أن أتنفس مرة أخرى أحسستُ بالهواء في رئتاي |
Hiç havaya atlarken iki silahla birden ateş ettin mi? | Open Subtitles | آسبق لك آن آطلقت بمسدسدين بينما هما قافزان بالهواء ؟ |
Taze havanın tadını çıkarmak istiyorum. Benimle tadını çıkarır mısın? | Open Subtitles | أودّ أن أتمتّع بالهواء النقي فهل تودّ التمتّع به معي؟ |
Sıcak bir yaz gecesiydi klimalardan önce hava ölü gibi durgundu. | Open Subtitles | ليلة صيفيّة حارّة قبل اختراع التكييف بالهواء ولا توجد نسمة هواء |
Ama bundan önce, biz temiz hava sağlayacağız atletler için | Open Subtitles | ولكن قبل ذلك، نرغب أن تستمعوا بالهواء الطلق، والرياضة الحُرة. |
Neden? hava bükücülüğünde ne kadar kötü olduğumu düşünerek meditasyon yapmak için mi? | Open Subtitles | حتى أجلس و أتأمل حول مدى سوئي و أنا أحاول التحكم بالهواء ؟ |
İhbarlara göre Cumhuriyet Şehri'nin her yerinde hava bükücüler çıkmaya başlamış. | Open Subtitles | هناك تقارير لمتحكمي بالهواء يظهرون فجأة في جميع أنحاء مملكة الأرض |
hava bükme konusunda yardıma ihtiyacın olursa elimden geleni yapmaya hazırım. | Open Subtitles | إذا أحتجت لأي مساعدة بالتحكم بالهواء فيمكنني أن أريك ما أعرفه |
Ayrıca, şu anda kadar saflarımıza katabildiğimiz tek hava bükücü. | Open Subtitles | بالأظافة , هو المتحكم بالهواء الوحيد الذي جندناه لحد الآن |
Max Papis havada. | Open Subtitles | وجهاً لوجه بالسيارة ماكـس بابيـز محمول بالهواء |
Toz, havada yayılabilecek kadar ufak parçalara ayrılmış. | Open Subtitles | المسحوق كان مطحوناً الى ذرات صغيرة بما يكفى لتعلق بالهواء |
havada, sağ derin alana. Çizgide... | Open Subtitles | بالهواء بعمق الناحية اليمنى من أسفل الخط باتجاه الذروة |
İçinin sıcak havayla dolması demektir. | TED | انه يعني ان تمتلأ تلك العجينة بالهواء الساخن |
Biriktirme tanklarındaki suyu basınçlı havayla atabiliriz. | Open Subtitles | المياه التى فى الخزانات نستطيع إخراجها بالهواء المضغوط |
Hiç havaya atlarken iki silahla birden ateş ettin mi? | Open Subtitles | آسبق لك آن آطلقت بمسدسدين بينما هما قافزان بالهواء ؟ |
Şimdi beyler, ilk atışı kimin yapacağını tespit etmek üzere... havaya bir para atacağım. | Open Subtitles | الآن، أبها السادة لنحدد من الذي ستكون له الضربة الأولى سأرمي عملة معدنية بالهواء |
Kolunu pencereden dışarı çıkarıp havayı ve hızı teninde hissetmek. | Open Subtitles | وتضع يدك من خلال النافذة تشعر بالهواء والسرعة على جلدك |
Köpeğiniz taze havanın ilk ipuçlarını yakalayınca, burnunun ıslak, süngerimsi dış yüzeyi rüzgârın taşıdığı herhangi bir kokuyu yakalamasına yardımcı olur. | TED | حيث يلتقط كلبك أولى نسمات الهواء النقي، الجزء الإسفنجي الرطب خارج أنفه يساعد على التقاط أي روائح محملة بالهواء. |
Vücudu, kendini Havadan bulaşan aşındırıcı maddeye karşı korumaya çalışmış. | Open Subtitles | كان جسده يُحاول حماية نفسه ضدّ المادّة الآكلة المنقولة بالهواء. |
Yani, aldırış etmezdi ama iki seferinde de havadayken kapıyı açar, emniyet kemerini çözer ve bana bakarak öylesine beklerdi. | Open Subtitles | أعني، كانت تتظاهر باللامبالاة لكن في كلتا المرّتين عندما حلقنا بالهواء |
Ama bana inanmamı söyledi, rüzgarı yüzümde hissetmemi söyledi. | TED | و لكنه أخبرني أن علي الإيمان و الإحساس بالهواء على وجهي. |
Pitssburgh'de, sokak lambalarının havadaki isten ötürü öğle saatlerinde yanmaya başladığını biliyorsunuz. | TED | تعلم بأنه في بيتبيرغ . أنوار الشارع تضيئ في الظهيرة بسبب الدخان المنتشر بالهواء. |
Bunu bir tatil olarak düşün. Güzel, sağlıklı kır havası. | Open Subtitles | فكّر بها كأنها إجازة لطيفة و تستمتع بالهواء الطبيعي الصحي |
Kalıp burada benimle hava bükücülüğü eğitimine devam edebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك البقاء والتدرب على التحكم بالهواء هنا معي |