Durum şöyle Richie. İnsanlar çaresiz kaldıklarında yanlış kararlar verirler. | Open Subtitles | إذاً, إليكَ الأمر, الناس يقومون بقرارات بائسة عندما يشعرون باليأس |
çaresiz hissediyordum, o yüzden arkadaş gördüğüm birine mesaj attım. | Open Subtitles | كنت أشعر باليأس فأرسلت رسالة إلى شخص كنت أظنه صديقاً |
Her ne kadar sunumuma daha yeni başlamış olsam da, yapmaya çalıştığım ilk şey değil bu değildi ve biraz umutsuz oluyordum. | TED | ولكن مع ذلك لقد بدات هذا العرض للتو لم يكن هذا الامر الاول الذي حاولت القيام به لقد بدأت اشعر باليأس |
Örneğin Asya'da, yayın organlarının haberlerine göre umutsuz hastalar, ihtiyaçları olan organları karaborsadan alıyorlar. | TED | في آسيا، على سبيل المثال، تنشر وسائل الإعلام أن المرضى المصابين باليأس يحصلون على أعضاء من السوق السوداء القاسية. |
çaresizlik içerisinde olduklarında, bir yakınları öldüğünde... | Open Subtitles | عندما يشعرون باليأس من موت أقرب الناس إليهم |
Birincisi çok gerçek bir umutsuzluk duygusu hakimdi içinde büyüdüğüm toplulukta. | TED | حتى بالنسبة إلى المبتدئين، كان هناك الشعور الحقيقي باليأس وعدم الأمل في المجمتع الذي نشاتُ فيه. |
Onlar, Muhammed'in, umutsuzluğa kapılmayı bırakın, asla, tek bir an için bile şüphe duymadığında ısrar ediyorlar. | TED | يصرون على أنه لم يشك قط ولو للحظة واحدة، فما بالك باليأس. |
İngiltere'de 7/24 aktif olan güvenilir bir yardım hattıdır. çaresiz kalanlar veya intiharı düşünenlere yardım ederler | TED | خط مساعدة هاتفي سري يعمل على مدار الساعة في المملكة المتحدة لأي شخص يشعر باليأس أو ذا ميول انتحارية |
Annesi nasıl yardımcı olacağını bilmediği ve kızının ihtiyaç duyduğu desteği alamadığını gördüğü için çaresiz, yalnız ve bunalmış hissediyordu. | TED | شعرت أمها باليأس والهزيمة التامة والوحدة لأنها علمت أن ابنتها لم تكن تتلقى الدعم الذي تحتاجه، ولم تعرف طريقة لمساعدتها. |
Atlanta'da, sınavlarda öğrencilerin kopya çekmesine yardım edecek kadar çaresiz kalan öğretmenler gördük çünkü bu, aldıkları fonu etkileyecekti. | TED | في أتلانتا، رأينا أن الأساتذة شعروا باليأس بما يكفي في مساعدة طلبتهم للغش في الإختبارات الموحدة التي تؤثر على تمويلهم. |
Seni dinlerken kendimi çaresiz hissederdim, artık hissetmiyorum. | Open Subtitles | الإستماع لك أحسسني باليأس .ولكن ليس بعد الآن |
çaresiz durumdaki insanlar söyledikleri şeylerden sık sık cayarlar. | Open Subtitles | والأشخاص المُصابون باليأس أحياناً ما يتراجعون عما قالوه. |
Bana mı öyle geliyor yoksa git gide çaresiz duruma mı düşüyorlar? | Open Subtitles | هل هذا ما أحسبه أم أنهم بدءوا يحسون باليأس ؟ |
Hayat akla gelen her standarda göre nesnel olarak daha iyi olsa da daha çok insan umutsuz, yalnız ve mutsuz hissediyor. | TED | على الرغم من أن الحياة تتحسن بشكل مذهل على كل معيار يمكن تصوره، المزيد من الناس يشعرون باليأس الكآبة والوحدة |
Bir planı var mı acaba; yoksa o da benim gibi umutsuz mu? | Open Subtitles | إننى فى حيره ما إذا كان لديها خطه أو أنها فقط تشعر باليأس مثلى |
Kim Cadılar Bayramında kendisini bu kadar umutsuz ve faydasız hisseder? | Open Subtitles | الآن، الذي مملوء باليأس وعبث على العيد القدّيسين؟ |
umutsuz haldeydi ve mantıklı düşünen biri tarafından durdurulmak istemedi. | Open Subtitles | لقد كان يشعر باليأس و لم يرغب بوجود شخص قادر على التفكير كي يوقفه |
umutsuz olmadığım zamanlarda oldukça üretkenimdir. | Open Subtitles | أجد أنني منتج حقاً عندما لا أكون محطماً باليأس |
Ama bu kişisel ilanlar da çaresizlik dolu değil mi zaten? | Open Subtitles | هذا تصرّف يائس أعلم، ولكنّه في محلّه" "الإعلانات الشخصيّة مليئة باليأس" |
Willy Loman'ı canlandıran genç bir insan yaşamının son deminde, çaresizlik içinde olduğunu düşünerek rol yapar. | Open Subtitles | الذي يفكر فقط مدعياً للتخلص من نهاية حياة مليئة باليأس. |
Ama aynı umutsuzluk içinde. | Open Subtitles | لكن يظلّ كلّ شيء محاطا باليأس و اللاجدوى |
Öyleyse kendinize sormanız gereken, nasıl bir baba kendi çocuklarını umutsuzluk ve yalnızlık içinde bırakır? | Open Subtitles | لذا يجب أن تسألوا أنفسكم أية نوع من الأباء تحكم على أطفالها باليأس والضياع ؟ |
Kendine iyi bak, Ellen, Edgar'ı umutsuzluğa düşürmek istiyor. | Open Subtitles | خذ حذرك إلين هو يتمنى أن يشعر إدجار باليأس |
İkinci Dünya Savaşının yaklaşmasıyla tutsak Avrupa'daki gözler, umutla veya umutsuzlukla Amerika'daki özgürlüğe çevrilmişti. | Open Subtitles | مع حلول الحرب العالمية الثانية توجهت أعين العديدين في أوروبا، بالأمل أو باليأس نحو حرّية أمريكا. |