Geleceklerini petrole yatırmış zenginler ama onları yok edecek bir teknoloji keşfettim. | Open Subtitles | الأثرياء الذين يراهنون على مستقبلهم بالبترول لكن أنا اكتشفت تكنولوجيا ستقوم بتدميرهم |
Bu, derinlemesine düşünülmüş bir savaştı ve planlanan şuydu: öyküleri yok etmek, hikayeleri yok etmek. | TED | وكان ذلك ما أشعل فتيل الحرب بطريقة قوية يمكن توخيها: وذلك بتدميرهم للقصص والحكايات. |
Onları yok etmede üstün harp kabiliyetlerimizi... ve Yunanistan'ın güneyinde kalan araziyi kullanacağız. | Open Subtitles | سوف نستخدم مهاراتنا المتفوقة فى القتال وتضاريس اليونان نفسها حتى نقوم بتدميرهم |
O kardeşliğin izini sürüp onları yok et. | Open Subtitles | تعقب تلك العصابة وقم بتدميرهم. |
Doğru, Sutton size bulduklarını satmaktan vazgeçti ve siz zaten ödemesini yapmıştınız muhtemelen bulduklarını yok edeceğiniz ya da kilitleyip kaldıracağınızı biliyordu. | Open Subtitles | حسناً, ما حصل أن (ساتن) رفض أن يبيعكَ ما وجدهُ و الذي أصلاً أنتَ دفعتَ تكاليفهُ بسبب أنهُ عرف أنكَ ستقوم بتدميرهم |
Eğer ben Tanrı olsaydım, hepsini yok ederdim. | Open Subtitles | لو كنت الله لقمتُ بتدميرهم |
Yakuza'ya sızıp onu yok etmek için. | Open Subtitles | لقد تسللت الى (ياكوزا) لكى تقوم بتدميرهم من الداخل |
Onları içten içe yok etti. | Open Subtitles | قام بتدميرهم من الداخل |
Uther, onları yok ediyor. Morgana'ya Druid'ler de yardım edemez. | Open Subtitles | (أوثر) سيقوم بتدميرهم "الكهنة" لايمكنهم مساعدتها |
Sen onları yok ediyorsun. | Open Subtitles | أنت تقوم بتدميرهم |
Biz hepsini yok, püriten ve cadı hem. | Open Subtitles | نقوم بتدميرهم جميعاً |
Fotoğrafları Rahibe Mary'ye verdiğini ve onun da yok ettiğini söylemiştin. | Open Subtitles | {\pos(190,220)}لقد قلت لي بأنّك أعطيت هذه الصور للأخت (ماري) {\pos(190,220)}وأنّها قامت بتدميرهم |
Ben de onları yok ettim. | Open Subtitles | لذا قمتُ بتدميرهم. |