sahipti. ve petrol zengini, varlıklı bir ülke ile komşuydu. | TED | و كانت بجوار دولة جد غنية، ذات ثروة بترولية كبيرة. |
petrol ürünlerini midene indirmek sana bunu mu yaptı? Özel mülküme izinsiz giriyorsun. | Open Subtitles | إبتلاع مصنوعات بترولية تفعل ذلك معذرةً, انكِ تتعدين على حقوق خاصة |
petrol özü, amonyak ve sülfürik asit. | Open Subtitles | يتكون من مشتقات بترولية وآمونيا وحمض الكبريتيك |
Hep babasını taklit etmeye çalıştığı için o da petrol işine girdi. | Open Subtitles | الذي دائما ما يحاول أن ينافس والده وهكذا،قرر أن يدخل في مشروعات بترولية |
petrol rengiyle gümüş rengi vardı. Petrolde karar kıldım. | Open Subtitles | هي كَانتْ أمّا فضية أَو بترولية لَكنِّي أَحْسبُ البترولية أجمل. |
petrol bazlı bu kumaşların gerçekten sıcak tutması beni harika hissettiren beklenmedik bir artısı oldu. | Open Subtitles | ميزة إضافية للمظهر الثري إكتشفت أن الأقمشة المصنوعة من مواد بترولية تحتفظ بالحرارة كثيرا |
Bahamalar'daki "Okyanus Atlası"na gelen ziyaretçiler yakınlardaki petrol rafinerisinden bir sızıntıya işaret ettiler. | TED | ألقى زوار"أوشن أطلس" في الباهاماس الضوء على تسرب من مصفاة بترولية قريبة. |
petrol çağı tekstil endüstrisini tamamen dönüştürdüğünden kumaşların ve onları işlemede kullanılan kimyasalların çoğu petrol esaslı. | TED | ولأن عصر الوقود كان قد غير تماماً صناعة النسيج، فالكثير من الخامات والكيماويات المستخدمة للتصنيع اعتمدت على مواد بترولية |
İçinde bir de petrol dağıtıcısı çıktı. | Open Subtitles | و يحتوي أيضاً على مشتقات بترولية. |