Uçak yemeği enayiler için. Bunu kaçak sokacağım. Bir şey yokmuş gibi davran. | Open Subtitles | طعام الطائرة مقرف سأقوم بتهريبها تصرف بشكل طبيعي |
Yani birisi ülkeye kaçak olarak getirmiş. | Open Subtitles | لذا أحدهم قام بتهريبها داخل الولايات المتحدة. |
Üç yıl önce benimle çıkmış olsaydın şimdiye, Ida Teyzem'in Belçika'dan bir kedi aracılığıyla kaçak olarak getirdiği broş senin olabilirdi. | Open Subtitles | لو أنك وافقت على مصاحبتي منذ ثلاث سنوات مضت "لكنت الآن تملكين مجوهرات عمتي "آيدا و التي قامت بتهريبها من بلجيكا داخل جسد هرة |
Yani, Turner o arabada Stepulov'la birlikte olabilir, ve bu ülkeye kaçak soktuğu bilmem ne bombasıyla. | Open Subtitles | (لذا ، قد يتواجد (تيرنر) بتلك السيارة برفقة (ستيبلوف وأى كانت القُنبلة التي قام بتهريبها إلى داخل البلاد |