Ve o günlerin hepsinde de tam burada seninle beraberdim. | Open Subtitles | و الكثير من هذه الأيام كانت تبدأ بجلوسي هنا معك |
Hiçbir şey yapmadan burada beklemek beni üzüyor. | Open Subtitles | أنا أشعر بصعوبة بجلوسي هنا و عدم قيامي بأي شيء |
Ama burada, yanımda oturtarak seni birisi yaptım bile. | Open Subtitles | ولكن بجلوسي هنا قد جعلت منك شخصًا ذو أهمية |
Bu akşam burada olmam, Escobar kafasına kurşunu yiyince, doğru adamların ayakta kalacağından emin olmak istediğimden. | Open Subtitles | و بجلوسي هنا الليلة فهذا يعني الحرص على أن يكون الأشخاص المناسبين على قيد الحياة عندما يفارق إسكوبار الحياة |
Ama burada oturarak hiçbir şeyi başaramam ve sızlanarak. | Open Subtitles | .. لكن لن أحقق شيء بجلوسي هنا وتباً ، إنه وقت - التصرّف - |
Ama burada kalmak, yeni bir çözümümü var. | Open Subtitles | لكن بجلوسي هنا طرأَ لي حَل جديد |
Mekân bayağı kalabalıktı, ama diğer garsonun aksine yine de burada oturmama bir şey demedin. | Open Subtitles | وأقرأ للفيلسوف الروسي قبل الوجودية. لقد كان المطعم مزدحم بعض الشئ, لكن بخلاف النادل الآخر, لقد كنت راض بجلوسي هنا من أجل لا شئ. |
burada oturup, bir anlaşma karşılığında Wilson Trager'i ele vermen için seni ikna etmem gerekiyor. | Open Subtitles | لذا ,بجلوسي هنا مُحاولًا إقناعك بتسليم (ويلسون تراجر) في مقابل صفقة |