Merak ediyorum, Monica'dan çöp kadar iyi olan ne alabilirdim. | Open Subtitles | ترى أي هدية أقدم لها بحيث تكون بجودة القمامة؟ |
Görüntü kalitesinin sinemadaki kadar iyi olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | يقول أن عمل الكاميرا بجودة كما لو أننا في السينما |
Bu bizim kenar mahallede inşa ettiğimiz yine, yüksek kaliteli sağlık ocağıdır. | TED | هذه مساعدة اولية في الصحة التي بنيناها في الحي الفقير مرة اخرى بجودة عالية |
Çünkü Chris ve takımı, her şeyin çok çok iyi kalitede olduğunu garantiliyor, | TED | لأن كريس وفريقه قد أكدوا بأن الأشياء بجودة عالية جداً جداً، حسناً. |
Çünkü bildiğiniz üzere hem düşük kalite cahillik, hem de yüksek kalite cahillik var, bunlar farklı şeyler. | TED | فكما تعلمون هناك جهل ذو جودة ضعيفة وأخر بجودة عالية. فالجهل يختلف من نوع لآخر. |
İlişkimizin de, yasak ilişkimiz kadar güzel olmasını istiyorum. | Open Subtitles | فقط أريد علاقتنا أن تكون بجودة الجنس بيننا. |
Havanın ve suyumuzun kalitesinden, çevre kanunlarında geri adım atılmasının yol açtığı bozulmadan, dinci ve ırkçı kutuplaşmadan, dünyanın her yerinden gelen ceset torbalarından kaygılı. | Open Subtitles | انهم مهتمون بجودة الهواء و مائنا المهانة بسبب قلة التعليمات البيئية بالإستقطاب الديني والعرقي |
Birçok sabırsız su ve hava kalitesine ilişkin çok endişeliler. | TED | كثير من عديمي الصبر مهتمون بشدة بجودة المياه والهواء . |
Doğru da olacak, çünkü içindeki ürünün kalitesini vaat edecek. | Open Subtitles | و سيكون حقيقياً ، لأنه سيعد بجودة المنتج الذي بداخله |
Dördüncüsü üçüncüsü kadar iyi degildi. | Open Subtitles | المرة الرابعة , ليست بجودة المرة الثالثة |
Bizim, kendi yöntemimizle topladığımız yiyeceğin senin yönteminle toplanan kadar iyi olmadığını mı? | Open Subtitles | فما تقوله إذن هو أن الطعام الذى نجمعه بطريقتنا ليس بجودة الطعام الذى نجمعه بطريقتك |
İşimde, en fazla araban kadar iyi olabilirsin. | Open Subtitles | في مهنتي جودة الرجل بجودة السيارة التي يقودها |
Benim yetiştirdiklerim kadar iyi olmasa da fena değil. - En azından mutlu mesut ölmüş. | Open Subtitles | ليست بجودة العشبة التي أزرعها، لكن ليست بذلك السوء أيضاً. |
Yani sana göre o kitap bu kitap kadar iyi mi? | Open Subtitles | إذا هل تعتقد بأن ذلك الكتاب بجودة هذا الكتاب ؟ |
Benimki kadar iyi olursa, büyük ziyafet var demektir. | Open Subtitles | إن كان بجودة جنس ما بعد السرطان فسوف تكونين سعيدة |
Yani ilk konu kenar mahallelere yüksek kaliteli temel sağlık hizmeti götürmektir. | TED | إذن فأول نقطة هي جلب الخدمات الاساسية الى داخل الحي الفقير بجودة عالية |
Öncelikle, daha kaliteli ürün yapabildik, test etmesi de kolaydı, böylece müşteri için mükemmel olduğundan emin olduk. | TED | لأنه سيساعدنا أساساً على بلوغ منتج بجودة عالية وعلى اختباره بسهولة والتأكد من أنه كان تجربة رائعة للزبون. |
Düşük fiyata yüksek kaliteli kokain almak isterseniz, gidilecek tek bir yer var, karanlık internetin anonim piyasası. | TED | إن كنت ترغب في شراء كوكايين بجودة عالية وسعرٍ زهيد، فثمَّة مكانٌ وحيدٌ تذهب إليه، وهو أسواق الشبكة المظلمة المجهولة. |
Fonio'yu ticari kullanım için istikrarlı bir kalitede ulaşılabilir kılmak için uluslararası kalite standartlarına uygun ticari ölçekte bir Fonio değirmeni gerekiyor. | TED | لنجعل الفونيو متاح بجودة ملائمة للاستخدام التجاري، تحتاج إلى مصنع فونيو ذا نطاق تجاري يلتزم بمعايير الجودة العالمية. |
Bu aile yüksek kalitede bir cenaze videosu için para ödedi. | Open Subtitles | هذه العائلة دفعت لتحصل على فيديو جنائزي بجودة عالية |
Ve bu aynı zamanda bir kalite ve tıp ve bilimin doğruluğu, dürüstlüğüyle ilgili bir konudur. | TED | وهي مسألة متعلقة بجودة وتكامل العلوم والطب. |
Tartıştıkları konu, Harry Potter serisinin ikinci filminin birincisi kadar güzel olup olmadığıydı. Milliken filmi güzel bulmazken, Dr. Robiscek de tam tersini savunuyordu. | TED | وماكانا يتناقشان حوله هو : ما إذا كان الجزء الثاني من فيلم هاري بوتر بجودة الجزء الاول أم لا السيد ميليكان كان يقول لا والدكتور روبيكسيك كان يخالفه |
- Adamların kalitesinden memnun muydun? | Open Subtitles | لابد أنك سعيد بجودة الرجال، أليس كذلك؟ على الأغلب |
Bir sentetik deri, ne kadar iyi olursa olsun gerçek deri kalitesine yaklaşamaz bile. | Open Subtitles | فأياً كان الجلد الاصطناعي جيداً فهو ليس بجودة الشيء الحقيقي |
Bizim öncülüğümüzde hava kalitesini eşi görülmemiş bir netlik ve doğrulukta ölçen son teknoloji ve dünyanın önde gelen varlıklarını getirdik. Bu, yakın tarihte bir kış sabahında şehrime giderken kendime şunu sormam ile başladı: "Burada bir şeyler yanlış. Acaba ne yapılabilir?" | TED | عبر قيادتنا، حصلنا على معدات رائدة عالميًا والتي يمكنها التنبؤ بجودة الهواء بجودة ودقة غير مسبوقة، ما يفيد المدينة التي كنت أقود إليها في صباح شتاء غير بعيد، وفكرت مع نفسي: "يوجد شيء خاطئ هنا. أتساءل ماذا يمكن أن نفعل؟" |
Bugünkü sunumum oldukça önemli bir restoran kalitesinde. Fransız yumurtalı ekmeğinin tarifı gibi özel bir konu üzerine olacak. | Open Subtitles | موضوعي سيكون عن موضوع إعداد خبز محمص فرنسي بجودة المطاعم |