Özel yaşamımızı kaybettik. Evet. Ama asıl kaybettiğimiz gizlilik fikrinin ta kendisi. | TED | لقد أضعنا الخصوصية، نعم، و لكن ما أضعناه حقاً هو فكرة الخصوصية بحد ذاتها. |
Elbisenin kendisi beni soğuktan koruyabilir. | TED | يمكن للبذلة بحد ذاتها حمايتي من البردِ. |
İnanç (belief) kelimesinin kendisi orijinal olarak sevmek, ödüllendirmek, üzerine titremek anlamındaydı. | TED | وكانت كلمة "معتقد" أو "إيمان" تعني بحد ذاتها أن تحب وتقدر وتعز. |
Hayat kendi kendine düzene girmiş gibi görünür. | Open Subtitles | "يبدو أن حياتك بُوبت بحد ذاتها" |
Başkanlık kendi kendine bizi korumayacak, Bob. | Open Subtitles | الرئاسة بحد ذاتها لن تحمينا يا (بوب) |
işlerini kaybetmeyecekler, ki bu krizde, bu zaten başlı başına bir ikramiye sayılır. | Open Subtitles | حسناً، عليكم الحفاظ على وظائفكم، وهي، في هذا الإقتصاد، تعتبر كعلاوة بحد ذاتها. |
Ama sürecin kendisi amaçsız, öngörüsüz, tasarlanmamış. | TED | ولكن العملية بحد ذاتها دون هدف، ليس لديها بعد نظر، وبدون تصميم. |
Finans, tabiki kirli işlerle ilgilenmez tabi paranın kendisi kirlenmedikçe. | Open Subtitles | وزارة المالية لا تتعامل مع الأوساخ التي تحت الأظافر ماعدا لو إعتبرتَ الأموال أوساخًا بحد ذاتها |
Bu teleskoplardan bir çoğunu alıp dünyanın etrafında çeşitli yerlere koyup sanki dünyanın kendisi bir teleskopmuşçasına sanal bir teleskop oluşturmamız gerekiyor. | Open Subtitles | نحتاج إلى أخذ نسخات عديدة من هذه التلسكوبات ووضعها في أنحاء العالم لخلق تلسكوب افتراضي بحجم الكرة الأرضية بحد ذاتها |
Bir şey yaratmanın kendisi zaten bir ödüldür. | Open Subtitles | عندما يتعلق الأمر بالأبداع والإبتكار فأن عملية خلق الأشياء بحد ذاتها هي الجائزة. |
Bana göre, olay sporun kendisi değil. | Open Subtitles | في رأيي,ليست الرياضة بحد ذاتها وانما يخص المشاهدة |
Bana yaptığı kol kırma hareketini gördün mü ? Asıl silah kendisi. | Open Subtitles | هل رأيتي كيف ثبتت ذراعي انها بحد ذاتها سلاح |
Hiç harf olmadığı için kendisi gibi kodlanmış olabilir. | Open Subtitles | لأن الأحرف لا يمكن تشفيرها بحد ذاتها هناك بالفعل عدد قليل |
Ve atomların kendisi hayli şiddetlidir, ama doğru sıklıklarla tam olarak ayarlanan lazerleri ateşlerseniz, bir atom bu fotonları kısa süreliğine emecek ve yavaşlama eğilimi gösterecektir. | TED | والذرات بحد ذاتها عنيفه جدا لكن اذا اطلقت اشعه ليزر وضبطها تحديداً للتردد الصحيح ، الذره ستمتص هذه الفوتونات قليلاً وتميل لأن تتباطأ. |
Bölme yapamazsınız, ki bu kendisi için bir tavşan deliğidir. | TED | لا يمكنك قسمتهم . ولكن هذا يمثل حالة معقدة جدا بحد ذاتها . |
"Bu durum kendi kendine yeter." | Open Subtitles | "هذه الحالة تكفي بحد ذاتها". |
Hırsızlık macerası zaten başlı başına ayrı bir hikayeydi. | Open Subtitles | مغامرة السرقة تعتبر قصة بحد ذاتها |