Bir avuç dolusu halka, kıçınızda parmak ve geçen zamana sırıtarak işte buradasınız. | Open Subtitles | ها أنتم بحفنة من الثقوب ...موضوعة في مؤخراتكم وإبتسامة كبيرة لتسخروا من أنفسكم... |
Yasa Bir avuç fanatiği aile olarak tanımlamıyor | Open Subtitles | لا يعترف القانون بحفنة من المتعصبين على أنّهم أفراد عائلة |
Arabada oturursun, sürekli izlediğin posta kutusuna odaklanmak.... seni, Bir avuç uyku ilacı içmişsin gibi tüketir. | Open Subtitles | الجلوس في السيارة والبقاء متيقظا بينما تراقب صندوق البريد سيرديك نائما بحفنة من الحبوب المنومة |
Geçen iki yılda, Bir avuç kötü yatırım yaptılar araştırma fos çıktı. | Open Subtitles | في العامين الماضيين ، قاموا بحفنة من الإستثمارات السيئة والبحوث الفارغة |
Şerefsiz son saniyede Bir avuç sahte oyla elimden aldı, ve ölene kadar bu acıyı taşıyacağım. | Open Subtitles | سرقها مني ابن السافلة في الثواني الأخيرة بحفنة من الأصوات المزيفة وسوف أحمل ألم هذا معي |
- Flamingo parkında "Brokeback" delikanlılarla takılıyor ve Bir avuç dolusu parayla dönüyor. | Open Subtitles | أعني، إنّه يتسكّع دائماً مع الفتيان الشاذّين بمنتزه (فلامينغو) ويرجع بحفنة من المال |
Bir avuç adamla arenaya saldırmak gibi mi? | Open Subtitles | -كمهاجمة الحلبة بحفنة من الرجال؟ |
Bir avuç adamla arenaya saldırmak gibi mi? | Open Subtitles | -كمهاجمة الحلبة بحفنة من الرجال؟ |
Fakat daha sonra, onu sürükleyerek götürmeden önce uyuşturucu verdi ve etrafa baktığımda Clare'yi elinde Bir avuç saçla ayakta dururken gördüm. | Open Subtitles | ولكن بعدها، بعد أن عرف قام بسحبه للخارج على الارضية وبعدها قمت بالنظر اليه و (كلير) كانت تقف هناك كانت تمسك بحفنة ... من شعرها، ولكن |