Evli ve iki çocuğu var. Ama zor bir hayat sürüyor. | Open Subtitles | إنها متزوجة و لديها طفلين و لكنها لا تتمتع بحياة سهلة |
Demek istediğim, sanatçının eksantrik olması ve yoksul bir hayat sürmesi gerektiği fikri bence bir palavra, bir klişe. | Open Subtitles | لا ما أقوله هو أعتقد أنه من هذا هراء وهذا مبتذل أقول إنه لايجدر بحياة الفنان أن ينقصها التوازن |
Sivil hayata uygun değilsin, hapishane hayatını da kabul etmiyorsun. | Open Subtitles | ، أنتم غير صالحين للحياة المدنية ولن تقبلوا بحياة السجن |
Fakat, bu kadar çok kişinin hayatı tehlikede olunca, başka çaresinin olmadığını düşündü. | Open Subtitles | ,ولكن بسبب المخاطرة بحياة كل هؤلاء كان يشعر أنه مقيد ولا شيء بيده |
Belki ikinci en iyi olacak ama bu, hayatın olmayacak anlamına gelmez. | Open Subtitles | لربما يكون له الأفضلية الثانية ولايعني هذا من أنك لن تحظين بحياة |
Eminim üstlerin düşüncesiz davranıp... bu harika insanların hayatıyla oynamanı istemez. | Open Subtitles | انا متاكد ان نبل اخلاقك لن يدفعك لكى ترى ما لم تحمد عواقبه و المخاطرة بحياة الركاب |
Monet tarzı gökyüzünün altında daha iyi bir hayat koyduk. | Open Subtitles | بحياة أفضل بالأسفل جميلة كلوحة الفانيلا سكاي التي رسمها موني |
Beraber normal bir hayat geçirmek güzel olurdu, ama ölmekten korkuyorum. | Open Subtitles | سيكون ظريفاً لو حظينا بحياة طبيعية معاً لكني أخافُ أن أموت |
Başarılı olanların ödülü, sonsuz hayat olacaktır. Başarısız olanlar ise sadece ölümü tadacaktır. | Open Subtitles | إن الوعد بحياة أفضل للذين ينجحوا و الذين سيفشلوا لن يجدوا إلا الموت |
- Başkasının hayatını yaşayabilirsin. - Sanırım bu benim hayatım. | Open Subtitles | أنت قد تنتهي بحياة كل شخص ما اعتقد هذه حياتي. |
Cesur biri olabilir, fakat bir kadının hayatını tehlikeye atamam. | Open Subtitles | قد تكون شُجاعة، لكن عادةً لا أقوم بالتخاطر بحياة فتاة |
Lütfen hayatını yaşadığını söyle bana ve tuğlaları saymaktan başka şeyler yaptığını da. | Open Subtitles | أخبريني رجاءُ أنّكِ نعمتِ بحياة كاملة وأنّكِ فعلت شيئًا آخر غير عدِّ الطوابق |
Oğlunun hayatı üzerine, bir daha beni aldatmayacağına yemin etmiştin. | Open Subtitles | لقد أقسمتَ بحياة ابنك بأنكَ لن تقوم أبداً بخيانتي مجدداً |
Başkasını hayatı hakkında atıp tutmak çok kolay, değil mi? | Open Subtitles | إنه سهلٌ للغاية عندما يتعلّق الأمر بحياة شخص آخر، صحيح؟ |
Hayır, iyi bir hayatı olabilmesi için onu evlatlık olarak bıraktım ve sonra beni manastıra geri almadılar. | TED | لا، وهبته للتبني حتى يتسنى له أن يحظى بحياة كريمة، بعدها لم يسمحوا لي بالعودة إلى الدير. |
Hiçbir zaman normal bir hayatın olmayacak ve sonun baban gibi olacak. | Open Subtitles | لن ستحظين بحياة طبيعية قط، و ربما ستكون نهايتك مثل نهاية والدكِ. |
Annenle ben bu ülkeye, daha iyi bir hayata başlamak için geldik. | Open Subtitles | عندما قدمت مع والدتكِ الى هذه البلاد، اردنا ان نحضى بحياة افضل |
- Tanrıların insanların hayatlarıyla oynamasına, kimsenin hayatıyla oynamasına oturup seyirci kalamam. | Open Subtitles | نعم لا أستطيع الوقوف و رؤية الآلهة تتلاعب بحياة الناس حياة أي شخص |
Tıpkı kloroplast hücreleri gibi, başka bir yaşam formuyla çevrelenmişler. | TED | مثل تلك الخلايا الجبيلة -- التي محاطة بالكامل بحياة أخرى. |
Burası ne zamandır birbirimizin özel hayatına karıştığımız bir ofis oldu? | Open Subtitles | منذ متى أصبح هذا مكتباً حيث نتدخل فيه بحياة بعضنا الشخصية؟ |
Mutluyduk beraber. Beraber iyi bir hayatımız vardı. | Open Subtitles | لقد كنا سعيدان معاً، لقد حضينا بحياة جيدة معاً |
Onları geçip gidebiliriz ama adamların hayatlarını riske atmaya değmez. | Open Subtitles | بالتأكيد ربما نسبقهم ولكن ذلك لا يسحق المخاطرة بحياة الرجال |
Samantha, Harvey'nin hayatında bir tek kadına yer olduğunu anladı. | Open Subtitles | ادركت "سامانثا" انه كان هناك مكان لمرأة واحده بحياة "هارفي" |
Başkasının canını alırken ruhunuzun bir kısmını kaybettiğinizi hissediyorsunuz. | Open Subtitles | أتعلم، أنت تشعر أن جزء من روحك مدمر تماما عندما تودى بحياة غيرك |
Ernie'nin hayatındaki diğer kadın, gündüz fahişesi | Open Subtitles | الإمرأة الأخرى بحياة إيرني كانت العاهرة صباحاً |