Bu sorunu çözemeyeceğimi anlamaya başlıyorum ve muhtemelen senin tipik çılgın fikirlerinden biri sorunu çözecek. | Open Subtitles | لقد بدأت أدرك أنني لن أحل هذا وتلك إحدى أفكارك المجنونة النموذجية من المحتمل أن تصبح فرصتنا الأفضل. |
Sadece bu pisliği temizlemeye yardım etmek istedim ama bunu yapamayacağımı şimdi anlamaya başlıyorum. | Open Subtitles | أردت المساعدة فقط لتنظيف تلك الفوضى لكننى بدأت أدرك أنّني لا أستطيع |
Fark ettim ki... ..bu dükkanda tek bir gerçek dostum var. | Open Subtitles | تعلم؟ بدأت أدرك أنه لدي صديق حقيقي واحد في هذا المحل |
Bu ilk yılda birkaç şey Fark ettim. | TED | وفي خلال السنة الأولى بدأت أدرك عدة أشياء |
Sonra fark etmeye başladım ki görünüşe göre görme engelli olmanın şehrin üzerinde daha olumlu bir etkisi varmış. | TED | ومن ثم بدأت أدرك بأنه بدا و كأنه المكفوفين بدو يملكون تأثير إيجابي على المدينة نفسها. |
Bunların hepsi beni gerçekten çok şaşırttı; çünkü fark etmeye başladım ki, görmüyorkenki deneyimim görürkenki deneyimlerimden çok daha fazla duyumsaldı. | TED | كل هذا حقاً أدهشني ! لأنني بدأت أدرك ذلك خبرتي اللا بصرية كانت حتى الآن أكثر تعددية للحواس من تجربة الابصار مطلقا |
Ancak, bu işe başlamaya beni neyin getirdiğini düşünmek için bir adım attığımda, aslında bunun, toplumumdaki kadınlara duyduğum sevgi olduğunu anlamaya başladım. | TED | لكن حين اتخذتُ خطوةً لأتأمل في السبب الذي دعاني لبدء هذا العمل، بدأت أدرك أن هذا كان بسبب الحب الذي أكنّه لنساء مجتمعي. |
Zamanla farkına vardım ki olan bitenden haberi yoktu. | Open Subtitles | وتدريجياً بدأت أدرك أنه لم تكن لديه أدنى فكرة عما يحدث |
Bunu yapmak için gerçekten bir şey olmadığına hazır olmayı fark etmeye başlıyorum. | Open Subtitles | نعم , لقد بدأت أدرك أن الإستعداد الحقيقي , ليس له علاقة بذلك |
Sanırım ben de bildiğini anlamaya başlıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنني بدأت أدرك هذا |
Lincoln suçlu olmadığını anlamaya başlıyorum. | Open Subtitles | بدأت أدرك بأن (لينكون) ليس مذنباً |
Evet, yeni anlamaya başlıyorum. | Open Subtitles | -أجل ، بدأت أدرك هذا |
Babam evde olmadığı için çok şanslıydı, sonra Fark ettim ki, babam sık sık bu kadar şanslı oluyordu. | Open Subtitles | لا كان أبي محقاً لأنه لم يكن حاضراً لفعل هذا لكنني بدأت أدرك بعد ذلك أنّ الحظ حالفه بهذه الطريقة مراراً |
Fark ettim ki yerçekimi insanlara göre değişiyor. | Open Subtitles | بدأت أدرك أن الجاذبية هي أمر مختلف للناس. |
Ama bir noktada şunu fark etmeye başladım. | TED | لكن بعد ذلك بدأت أدرك أمر ما |
Ama... Düzenin kalmadığını fark etmeye başladım. | Open Subtitles | بدأت أدرك أنّ النظام لا يدوم. |
Şimdi, bu yaşam türünün, biyolojik kanıtın içinde olabilecek sorunun bu organizmanın içinde yaşayan virüsle üç yıl önceki kaçırılmamda maruz kaldığım vücudumda yayılan kanserle bağlantısının cevabını anlamaya başladım. | Open Subtitles | بدأت أدرك الآن أن جواب هذا السؤال.. ربما موجود بخلال صورة الحياة نفسها. إثبات بيولوجي لعلاقتها بالسرطان الذي يغزو جسمي, |
Ama sonra bana yalan söylediğinin farkına vardım ki bana yalan söylenmesinden hiç hoşlanmam. | Open Subtitles | ثم بدأت أدرك أني أكذب عليها و أنا لا أحب أن أكون كاذبةً ايضًا |
Sanırım hafızamın geri gelmesiyle benim için neler yaptığını fark etmeye başlıyorum. | Open Subtitles | ولكن مع استعادة ذاكرتي ولكنني بدأت أدرك ماتعنين لي بالضبط |