Her durumda, hayalet bölgesinin bir haritasını çıkarıp içine girene kadar emin olamayız. | Open Subtitles | على اية حال نحن لن نكون متأكدين حتى نخطط قطاع الروح ونغوص بداخلها |
Bir liste yapıp seni de içine koymamı ister misin? Hayır, Randy istemem. | Open Subtitles | أتريد مني أن أصنع قائمة وأضعك بداخلها لا أنا لا أريد ذلك راندي |
Yani galaksiyi, içindeki herkesi yok ederek koruyacaktın, öyle mi? | Open Subtitles | كنت ستقوم بالحفاظ على المجرة بتدمير كل أحد بداخلها ؟ |
Tüpün içindeki gaz yalnızca neon ise kırmızı renkte parlar. | Open Subtitles | لو كانت الأنبوبة بها نيون فقـط بداخلها ستتوهج بلون أحمر |
orada evinden 90 km uzakta yaşayan kararlı bir öğrenci var. | TED | بداخلها كان يقبع طالب مجدّ على بعد 60 ميلاً عن وطنه. |
Bildiğim şu ki 781227 içeride kaldığı sürece kuruluş için daha değerli. | Open Subtitles | الذي كنت اعرفه هو 781227 اكثر قيمة لهذه الشركة لو بقى بداخلها |
Evet, ama geri aldığımda anahtar hala içindeydi. | Open Subtitles | نعم ، لكن كان المفتاح بداخلها عندما أستعدت الحقيبة |
Tüm sevgini tüm acılarını tüm sırlarını, umutlarını, hayallerini içine dök. | Open Subtitles | والآن، صبي بداخلها كل حبك، كل آلامك، كل أسرارك وآمالك وأحلامك. |
Şimdi kaç yaşında olduğunuzu bilmiyorum, ama ben çocukken, ailem fotoğrafları, içine film denilen birşey konan özel bir tür kamera ile çekerdi ve film | TED | الاَ انا لا اعلم ماهي أعماركم لكن عندما كنت صغيرة التقط اباءكم صورة بكاميرا خاصة والتي تحمل بداخلها شيء يُسمى الفلم |
Ancak o deliğin alanını alarak görünmeyecek şekilde nasıl içine saklanmaz? | TED | ولكن كيف يمكن أخذ مساحة تلك الفجوة من دون أن يدفن و يختفي بداخلها ؟ |
İnsanı harab ediyor. Sanırım içine afyon gibi bir şey koyuyorlar. | Open Subtitles | متأكدة إن بداخلها حشيش أو حاجة مثل هذة الأشياء |
Yani koltuk, onun içindeki potansiyel uzaylı maddeyi öldürecek insan tarafını ise etkilemeyecek. | Open Subtitles | إذا المقعد يقتل أى ماده فضائيه محتمله بداخلها وسيترك جزئها الإنسانى بدون تدخل |
Bana Allison'u getirdiğin gece onun içindeki can dışarı çıkmak umutsuzca çırpınıyordu. | Open Subtitles | ،الليلة التي احضرت اليسون الي كانت الحياة بداخلها تحاول الخروج بشكل مستميت |
İçindeki aletler muhtemelen doktorun kendisinin çok daha faydalı olacaktır. | Open Subtitles | الأدوات بداخلها ستكون مفيدة ربما أكثر فائدة من الطبيب نفسه |
Bu, Güneş enerjili bir deniz sümüklü böceği. Bu, içindeki kloroplastı kendine enerji yaratmak için ayarlamış bir salyangoz. | TED | هذه يرقانة بحرية تتغذى على الطاقة الشمسية أنها هذه يخضور مندمج بداخلها لإنتاج الطاقة |
- orada bir şey olduğunu sandım. - Olabilir de. | Open Subtitles | ـ فظننت أن أحداً بداخلها ـ يمكن أن يكون تخيل |
Hye Mi, dışarıdan çok soğuk kalpli görünse de ...içeride çok alıngan biri. | Open Subtitles | بالرغم من مظهر هي مي الخارجي اللا مبالي لكن بداخلها شخص حساس جداً |
Tüm o karanlık ruhlar içindeydi. | Open Subtitles | كل تلك الارواح المظلمة التي كانت بداخلها |
Sirf isimi kaybetmekle kalmadim. Arabam da bütün esyalarim içindeyken çalindi. | Open Subtitles | والأمر ، ليس فقدان عملي فقط سيارتي سرقت بكل أشيائي بداخلها |
Makineniz onun içinde çok eski bir iblis olduğunu gösterdi! | Open Subtitles | جهازك اثبت ذلك بأن هناك شيطان قديم بداخلها |
Uçağın taşıdığı bir kasa vardı ve ne olduğunu bilemene gerek yok. | Open Subtitles | على متن تلك الطائره توجد خزينه بداخلها شئ لا حاجه بك لمعرفتة |
Biliyor musun, gördüklerime dayanarak diyebilirim ki, bu giysiler içlerinde kim varsa ona göre şekil alıyorlar. | Open Subtitles | أتعلم ، مما يمكننى قوله أنها من الداخل على شكل يلائم من بداخلها |
- Bakalım ne kadar... - İçinde ne var baktın mı? | Open Subtitles | دعينا نرى كم يوجد بها هَلْ رَأيتَ ما بداخلها |
Ben de içeri baktım ve torpidoda bu cüzdanı buldum. | Open Subtitles | لذا نظرت بداخلها. و وجدت هذة المحفظة فى علبة القفازات. |
Ama bu bana okuldayken içinde bir anahtarla birlikte gönderilen. | Open Subtitles | لكن هذه الواحدة أرسلت لي إلى المدرسة مع المفتاح بداخلها |
Yani bu şehir, içinde küçük çemberler bulunan büyük bir çemberden ibaret. | TED | فالمدينة هي دائرة كبيرة بداخلها دوائر أصغر. |