o zamanlar üniversitedeydim. Ve bir partide bir ressamla tanıştım. | Open Subtitles | كنت في الجامعة بذلك الوقت و التقيت بفنان خلال حفلة |
Tabii, O anda yaptığımın ne olduğunu tam olarak bilmiyordum ama yaptığım buydu. | Open Subtitles | بالطبع لم أكن أعلم ما أفعله بذلك الوقت تحديداً لكن كان ذلك كل ما فعلته |
Onu öldürdüğünde de sarhoş muydun, yoksa O zamana kadar ayılmış mıydın? | Open Subtitles | هل كنتُ ثملاً حين قتلتها ؟ أم كنتُ صاحياً بذلك الوقت ؟ |
O an için, kendisine yardımcı olacak bir şey yapamazdım. | Open Subtitles | و لم يبدو أنه كان بوسعي عمل أي شئ بذلك الوقت |
Beni o saatte ne kadar çok kişinin aradığını biliyor musun? | Open Subtitles | 33 ليلة أمس هل تعرفين كم شخص يرافقني بذلك الوقت ؟ |
O zamanki sen için ben sadece geçmişte kalmış biri olacağım, değil mi? | Open Subtitles | ..بذلك الوقت ..سوف أكون أنا شخص من الماضي |
Bu sırada da başka bir kıdemli ortakla çok yakından çalıştı... | Open Subtitles | بذلك الوقت كانت تعمل بالقرب من كبار الشركاء |
Bu bana bir seferinde yaptığımız şu inişi hatırlattı... | Open Subtitles | ذلك يُذكرنى بذلك الوقت حينما |
o zamanlar bir bisiklet yarışçısıydım. | Open Subtitles | لقد كنتُ متسابق بدراجة هوائية أو شي كهذا بذلك الوقت |
Ve o tatlı anı ölümsüzleştirmek için insanlarımız, bu limon ağacını dikti, limon o zamanlar en tatlı meyveydi. | Open Subtitles | وتخليداً لتلك اللحظة الحاسمة ، شعبنا زرعوا هذه الشجرة الليمون كان ألذ فاكهة مُتاحة بذلك الوقت |
Filme bu mutlu sonu koymayı denedik, çünkü o zamanlar stüdyo yönetimindekiler yani bizler takım elbiselerin için müthiştik, bugünün aksine. | Open Subtitles | حاولنا وضع هذه النهاية السعيدة بالفيلم لأن بذلك الوقت كنت مسؤول ظاهرياً فقط ، ليس مثل اليوم |
O anda John evdeydi. | Open Subtitles | جون) جاء بذلك الوقت). |
O zamana kadar gitmiştim. | Open Subtitles | لا , لا , لا اضطررتُ للأنصراف بسرعة بذلك الوقت |
Belki bu koku da O zamana kadar uçup gider. | Open Subtitles | ربما رائحة القذارة ستكون غسلت بذلك الوقت |
Ama Jim'in milyonlarını bulmuş olsaydı, O an orada ortadan kaybolurdu. | Open Subtitles | لكن إن وجدت ملايين (جيم) كانت لتختفي بكل بساطة بذلك الوقت |
O an için doğru olanı yapmıştım. | Open Subtitles | بدا مثل الشيء الصحيحِ للعمل بذلك الوقت |
Komşuları o saatte evde olduğunu söylüyor. Sözlü olarak tartışmışlar. | Open Subtitles | الجيران وضعوها بالمنزل بذلك الوقت وحدثت مشادة كلامية. |
Ama bu görüntü gerçek olmasa bile o saatte lobi turist kaynıyor olmalıydı. | Open Subtitles | حسناً، حتى لو كانت هذه ليست لقطات حقيقية الردهة كانت لتكون مزدحمة بالسياح بذلك الوقت. |
Bilmiyorum. O zamanki rütbemin üstünde bir bilgi bu. | Open Subtitles | ليسَ بوسعي إخبارُكِ,كانَ فوقَ رتبتي بذلك الوقت. |
Günümüzdeki insanlara O zamanki New York şehrinde yolsuzluğun nasıl da yaygın olduğunu anlatmak çok zor. | Open Subtitles | من الصعب جدا للناس في عصرنا الحالي أن نفهم مستوى الفساد الواسع الذي كان في مدينة (نيويورك) بذلك الوقت |
Bu sırada da başka bir kıdemli ortakla çok yakından çalıştı... | Open Subtitles | بذلك الوقت كانت تعمل بالقرب من كبار الشركاء |
Bu bana bir seferinde yaptığımız şu inişi hatırlattı... | Open Subtitles | ذلك يُذكرنى بذلك الوقت حينما |