Brayden, abartılacak bir şey değil. | Open Subtitles | برايدن انها ليست عملية للدماغ انا فقدت مفاتيحي |
Brayden, elimizdekileri korumak için böyle yapmak durumundayız. | Open Subtitles | لكن , برايدن , هذه ما نفعله لنحمي ما لدينا |
Leah çok sinirlenmişti, Braden'i de alıp evi terk etmekle tehdit etti. | Open Subtitles | كانت (ليا) غاضبةً جداً، وقدد . هددتني أنّها ستهجرني وتأخذ (برايدن) معها |
Braden'e sırf bizi ayırmak için söylediğin bu iğrenç şeylerin hepsini anlatacağım. | Open Subtitles | سأخبر (برايدن) بالشيء المقزز . الّذي قلتِه لي كي تبعدينا عن بعضنا |
Küçük Blake ve Bonnie Boyd, Bethany Braeden ve hatta sen ufak Buddy Jr. | Open Subtitles | الصغير "بلايك" و "بوني" "بويد" و "بيثيني" "برايدن" |
14. adam izini sürdüğümüz maili Bryden Üniversitesi'ndeki Mühendislik Fakültesi'ne gönderdi. | Open Subtitles | الرجل رقم 14 اعطانا عنوان بريد الكتروني تتبعناه لقسم الهندسة في جامعة برايدن. |
- Bhradain, öldüğünden emin misin? | Open Subtitles | أمتأكد أنه كان ميتاً يا (برايدن)؟ أجل. |
Brayden ile Debbie annelerini aynı hapishanede ziyaret etmiş iki genç. | Open Subtitles | برايدن و ديبي كلاهما زارا امهاتهم في نفس السجن |
Görünüşe göre Brayden adında bir çocukla sevgiliymişim ve kimse bu konuda bir şey yapamaz. | Open Subtitles | من الواضح ، أنا وشخص اسمه برايدن في علاقة حب . ولا يوجد أي شخص يمكنه فعل أي شي بخصوص ذلك . |
Ben de seni gördüğüme sevindim Brayden. | Open Subtitles | جميل ان اراك ايضا برايدن انظر نحن |
Merhaba, adım Martin Bohm. Şu anda Brayden'in benzin istasyonundayım. | Open Subtitles | اسمي مارتن بومان انا في كراج برايدن |
Bay Williams, ben tamirciden Brayden. | Open Subtitles | سيد وليامز انه برايدن من كراج التصليح |
Merak etme, Brayden olan biteni anlattı ona. | Open Subtitles | لا تقلقي , برايدن اخبره مالذي حدث |
Leah çok sinirlenmişti, Braden'i de alıp evi terk etmekle tehdit etti. | Open Subtitles | كانت (ليا) غاضبةً جداً، وقدد . هددتني أنّها ستهجرني وتأخذ (برايدن) معها |
Braden'e sırf bizi ayırmak için söylediğin bu iğrenç şeylerin hepsini anlatacağım. | Open Subtitles | سأخبر (برايدن) بالشيء المقزز . الّذي قلتِه لي كي تبعدينا عن بعضنا |
Bay Braden, mahkumlar sizin düşündüğünüzden daha da dayanıklıdırlar. | Open Subtitles | (برايدن) سوف تتعلم بأن النزلاء يمكنهم التحمل جسديا اكثر مما تتصور |
Ben de cesaret görevi olarak ona, Braden'in evine gidip onunla öpüşmesini söyledim. | Open Subtitles | لذلك تحديتها أن تذهب . إلى منزل (برايدن) وتقبّله |
Buna ragmen zamanimin çogunu Lisa Braeden' in çati katinda geçirmistim.. | Open Subtitles | (مع ذلك قضيت معظم الوقت في علوية (ليزا برايدن |
evet. Braeden a göre bunlar kötü insanlarmış. | Open Subtitles | أجل، قالت (برايدن) أنّ هؤلاء الأشخاص كانوا طالحين. |
Raqim Faisel, Bryden universitesi'nde yardimci docent. | Open Subtitles | (راكيم فايزال) (مساعد بروفسور في جامعة (برايدن |
Virgil, Bryden Üniversitesi'nde bir şeyler araştırman gerek. | Open Subtitles | فيرجل ) , أريدك أن تبحث عن شخص ) . ( ما في جامعة ( برايدن |
Bhradain'ı alsana o zaman. | Open Subtitles | لماذا لا تأخد (برايدن) معك؟ |
Bhradain, sen de git. Tamam mı? Al götür, bunu da al. | Open Subtitles | ستذهب يا (برايدن) خذه |