Ama yasal oluşumlar bile yanlış yerlerde, şehir merkezlerinden çok uzakta, düşük maliyetli, yüksek frekanslı halk taşımacılığı sağlamanın zor olduğu yerlerde yerleştirilmişti. | TED | وحتى التوسعات القانونية، تقع في المناطق الغير مناسبة، بعيدة جداً عن مركز المدينة أين يكون من المستحيل توفير نقل عام مستمر، بسعر منخفض. |
Ama bugün ürünleri gerçek dünyaya böylesine düşük maliyetle getirme yeteneğiyle beraber, artık sloganı değiştiriyorum ve bu bir resmi kamu açıklamasıdır. | TED | لكن اليوم ومع القدرة على توزيع الأشياء في العالم بسعر منخفض سأقوم بتغيير الشعار الآن وهذا يعتبر تصريح شعبي رسمي |
Ama bu benim için çok barizdi, doğru. düşük al, yüksek sat. | TED | لقد كان واضحا بالنسبة لي الامر .. اشتري بسعر منخفض .. وبع بسعر مرتفع |
O nedenle ordu, tahılının bir miktarını düşük fiyattan mültecilere satılması ve çektikleri zorluklara yardım edilmesi için ayırıyor. | Open Subtitles | لذا هو يخصّص بعض الحبوب العسكرية لكي تباع إلى اللاجئين بسعر منخفض لمساعدتهم بصعوباتهم. |
Bu ülkedeki elektrik şirketi bir kural altında çalışıyor ve bu kural da çok düşük, subvansiyonlu bir fiyatta elektrik satılmasını belirtiyor. Hatta, o kadar düşük bir fiyat ki, sattığı her birimde para kaybediyor. | TED | شركة الكهرباء في هذا البلد تعمل تحت قاعدة تقول أنها تبيع الكهرباء بسعر منخفض جدا ، مدعوم. في الواقع ، ان السعر منخفض لدرجة ان هناك خسارة على كل وحدة تباع. |
Yani bilgilendirilmemiş oyuncunun sorunu şu, " Bu adam gerçekten dürüst mü veya benim ortada paylaşılacak bir veya iki dolar olduğunu düşünmem amacıyla bana çok düşük bir miktar mı öneriyor? | TED | لذلك التحدي للأعب الذي لا يعرف هو القول، "هل هذا الرجل حقاً عادل أوهل هم يقدمون لي عرض بسعر منخفض جداً من أجل جعلي أعتقد أن هناك فقط دولار أو دولارين يمكن تقسيمها؟ " |
İşte burası. "Aynı zamanda düşük fiyata alınabilecek akıllı bir yatırım." | Open Subtitles | ها أنتم. "أيضاً قيمة حكيمة "... بسعر منخفض هكذا |
En düşük fiyat olan 2000 dolara satıldı. | Open Subtitles | وتم بيعه $بسعر منخفض جدا 2 |
Kelepir, en düşük fiyat. | Open Subtitles | بسعر منخفض |