Umarım şansınız bol olur ve umarım sizin için her şey yolunda ve kolay olur. | Open Subtitles | أتمنى أن تحصلا على الحظ و أتمنى أن تمضي الأمور معكما بسلاسة و سهولة |
Dediğim gibi, işler yolunda giderse, 3 gün içinde. | Open Subtitles | كما أخبرتك، ثلاثة أيام إن سارت الأمور بسلاسة. |
- Tereddütünü anlıyorum özellikle de düzgün gitmeyen şeyleri varsayarsak. | Open Subtitles | إنّني أتفهّم تردّدك، بالنظر إلى أنّ الأمور لم تسر بسلاسة. |
Ve bütün bunlar, üretkenliğin düzgün ve öngörülebilir şekilde artışını körükledi. | TED | وكل هذا قد غذى وزاد، بسلاسة وتوقع، للإنتاج |
"Severn, Severn, kaldır beni, ölüyorum." "Böyle daha kolay ölürüm." "Sakın korkma. | Open Subtitles | ارفعني فانا اموت , ساموت بسلاسة لا تهلع ,امر الله قد اتى |
Gecenin kalanında sorunsuz bir yolculuk yapacağız. | Open Subtitles | يجب علينا الأبحار بسلاسة فىما تبقى من الليلة. |
Sanırım senin hedefinde işler pürüzsüz gitti? | Open Subtitles | أفترض أن الأمور قد سارت بسلاسة بالنسبة لكِ؟ |
Birinci doktor: Güzel. İkinci doktor: Bunu güzel ve kolayca halledeceğiz, Jake. Birinci doktor: Pekala, oturmak ister misin? | TED | الطبيب الأول: جيّد. الطبيب الثاني: سوف نأخذ هذا بسلاسة وبهدوء، جيك.الطبيب الأول: حسناً، هل تريد أن تستقيم، هذا جيّد. |
Her şey çok güzel ve yolunda gider, iyi vakit geçiririz, ve birden bire, ciddileşmeye başlar. | Open Subtitles | الأمور كانت تسير بسلاسة و روعة كنا نستمتع بوقتنا و فجأة |
Her şey yolunda gidiyor. Yapmamız gereken sadece ortalık durulana dek buralarda kalmak. | Open Subtitles | كل شيء يسير بسلاسة ونريدك ان تبقى هنا حتى تهدأ الامور |
İşler yolunda gittiği sürece kimse umursamaz. | Open Subtitles | عندما تسير الأمور بسلاسة لا أحد يبلي أي اهتمام |
düzgün çalışıyordu. Bütün gece kullandık. | Open Subtitles | لقد كان يعمل بسلاسة وكنا نستخدمه طوال الليل |
düzgün bir şekilde çalıştıracağız. | Open Subtitles | يجب علينا ان نجعل تلك الاشياء تعمل بسلاسة |
Yukarıda işler düzgün gidip çocuklar kendilerine söyleneni yaptıkları sürece Direktör bu şeylerle ilgilenmez. | Open Subtitles | الأمر لا يعنيه في شئ طالما الأمور تسير بسلاسة بالأعلي وطالما يتصرفون كما هو متوقع |
- Silahları çok kolay taşınıyor. - Toplarını tabanca gibi taşıyor. | Open Subtitles | أسلحته تتحرك بسلاسة يحرك مدفعه وكأنه مسدس |
Bu operasyonun son derece sorunsuz yürümesini istiyorum, Azimi. | Open Subtitles | أريد أن تسير هذه العملية بسلاسة يا ازيمي |
Bu müzakerelerin sorunsuz gideceğine inanmamızı sağlar. | Open Subtitles | يوفر الإيمان بأنّ المفاوضات سوف تسير بسلاسة |
Ayrıca her şeyin pürüzsüz gitmesi için çalışma seviyesindeki ekibe ziyafet vermen gerekir. | Open Subtitles | و يجب أن تُعامل الموظفين على مستوى العمل بسلاسة في كل شيء. |
Yaptığımız işte iyiysek, bu, tüm engelleri kolayca aşabilen mimari şekillenmeler gerçekleştirebilecek durumda olduğumuz anlamına gelmiyor mu? | TED | إن كنا ماهرين جدا في مهنتنا ألا يجب أن نكون قادرين على تصوّر مظاهر معمارية تنساب بسلاسة خلال قيود المشروع والعميل؟ |
İşlerimizi düzgünce halledebilmemiz için bazı kesin kurallarımız olduğunu anladığınıza eminim, değil mi? | Open Subtitles | أنا متأكد أنك تتفهم أن لدينا قواعد صارمة و هى ضرورية لإدارة المنشأة بسلاسة إتفقنا؟ |
Fakat iş, kusursuz olmalı, Bobby, anladın mı? | Open Subtitles | لكن سحقاً الأفضل أن يمضي الأمر بسلاسة هل تفهمني؟ |
Hareket eden kartlar daha iyi sistem modelleri oluşturuyor; çünkü çok daha akıcı tekrarlar yapıyoruz. | TED | تنتج البطاقات المتحركة نماذج أنظمة أفضل، لأننا نقوم بالتكرير بسلاسة أكبر. |
Yani, gerektiğinde bağlantılarını kesip ardından sorunsuzca tekrar bağlanabilirler. | TED | أي أنها تنفصل عن بعضها بشكل مجزء .ثم ترتبط مرة أخرى بسلاسة |
bu malzeme darbeleri absorbe edebilme açısından pound başına emilen enerji bakımından çelikten 6-12 kat daha dayanıklıdır ve bunu daha yumuşak bir şekilde yapmaktadır | TED | لان تلك المواد في الواقع تستطيع امتصاص قوة بمقدار 6 الى 12 مرة اكثر من رطل الحديد وتفعل ذلك بسلاسة اكبر بكثير |