Gerçekten sizde bu güzellik varken, başka bir şey olmanız mümkün değil. | Open Subtitles | بصدق , فأنتِ تبدين كذلك لابد و أنكِ تعملين في هذا المجال |
Sonuçta, kocasını Gerçekten seviyordu ve kocasının tepkisini yerinde buluyordu. | Open Subtitles | ومع هذا، لقد أحبت زوجها بصدق وتقبّلت وجهة نظره المعارضة |
Bu kadar şeyi aynı anda nasıl idare edebildiğini Gerçekten anlamıyorum. | Open Subtitles | لا أفهم بصدق كيف يمكنها عمل أشياء كثيرة في وقت واحد |
dürüst olmak gerekirse onun bir efsane olduğunu düşünmeye başladım. | Open Subtitles | لكن بصدق بدأت أفكر أنه لا شيء أكثر من اسطورة |
Açıkçası, dürüst olmak gerekirse, kıza ihtiyacım yok. | Open Subtitles | بصدق, لأكون صادقا معك لا أحتاج أي فتيات. |
Bu soruyu kendinize Cidden sorarsanız, kendinizi rahatsız hissetmekten alıkoyamazsınız. | TED | إذا سألت نفسك بصدق هذا السؤال، فليس بوسعك إلا أن تشعر بالضيق |
Sayın Başkan, Gerçekten üzgünüm ama sizi almalarına izin veremem. | Open Subtitles | سيدتي الرئيسة، إني متأسفٌ بصدق لكني لا أستطيع تركهم يأخذونك |
Gerçekten de, dünyanın en iyi satranç oyuncusu olduğunuza inanıyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعتقد بصدق أنك ربما أعظم لاعب في العالم في الشطرنج؟ |
Sana Gerçekten bir içki ısmarlamak istiyorum. Kesinlikle harika görünüyorsun. | Open Subtitles | .أريد بصدق أن أشتري لكِ شراباً .إنّكِ تبدين جميلة للغاية |
Gerçekten verilen her çaba, kazanmaktan ya da kaybetmekten daha büyüktür. | Open Subtitles | ان كل مجهود يتم عمله بصدق أعظم من الفوز أو الخسارة |
Ben Gerçekten, dürüst olarak inanıyorum ki buradaki esas problem sadece depresyon, ve bütün obsesif düşünceleri de ondan kaynaklanıyor. | TED | أنا حقا أعتقد بصدق أن المشكلة الأساسية هنا هى الاكتئاب الخالص، و كل الأفكار الهوسية تأتى منه. |
Orayı ilk gördüğümde, Sahiden de o eski viyadüke çıktığımda, bir insana âşık olmuş gibi oraya âşık oldum, Gerçekten. | TED | وعندما رأيت ذلك للمرة الأولى، بصراحة، عندما صعدت على ذلك الجسر القديم، وقعت في الحب كأنك تقع في حب أحد ما، بصدق. |
Eşlerine göre, günde ortalama olarak daha uzun süre çalışıyorlar. Gerçekten de iyi, ilgili babalar olmak istiyorlar. | TED | ويعملون لساعات مدفوعة أكثر، بشكل وسطي، أكثر من زوجاتهم، ويريدون بصدق أن يكونوا، آباء جيدين ومندمجين بحياة أطفالهم. |
Eğer birbirimizi Gerçekten dinlersek, kendi algılarımızı değiştirmemizi gerektiren şeyler duyacağız. | TED | وإن كنا نُصغي بصدق لبعضنا البعض، سنسمع أموراً تتطلب منا تغيير نظرتنا لأمور معينة. |
Seamus o parayla bar açıp dürüst bir yaşam sürecekti. | Open Subtitles | شيموس كان شيستعمل ذلك المال لشراء حانة , تكلم بصدق |
Sana dürüst gerçekleri söylemek için, bayım, hepsini çok hatırlamıyorum. | Open Subtitles | لأقول لك بصدق يا سيّدي، لا أتذكّر كل شيء جيّدًا. |
Açıkçası hiçbirini ayıramam ama Dany ile konuşmalısınız. | Open Subtitles | بصدق, استطيع ان اميزهم عليك ان تتحدث الى داني |
Açıkçası, efendim, üzerinde fazla düşünmedim. | Open Subtitles | وأود أن أعرف ما هى نواياك بصدق يا سيدى, لم أفكر كثيراً بالأمر |
Fakat Cidden kuramcı olan diğer insanlarla da konuştum. | TED | لكني تحدثت إلى أشخاص آخرين ممن كانوا أيديولوجيين بصدق. |
Ve şimdi, teknolojik yanılsamanın büyüsü altında korkularımızı görmezden gelebilir ve Gerçek anlamda etkileşime geçebiliriz. | TED | والآن، تحت سحر الخداع الإلكتروني، نستطيع تجاهل مخاوفنا ونبدأ بالتفاعل معهم بصدق. |
İçtenlikle, dondurdukları insanların bir zaman sonra hayata döndürüleceğine inanıyor. | Open Subtitles | انهم يعتقدون بصدق القتلى هم الحفاظ على ستتم اعادته الى الحياة في وقت لاحق في الوقت المناسب. |
Siz buraya gelmeden önce her şeye doğru cevap vereceğimiz konusunda anlaştık. | Open Subtitles | لقد إتفقنا كلنا قبل أن تأتون لهنا أن نُجيب على أسئلتكم بصدق |
- Hayır, alamam. Ciddiyim. Bunu sen almalısın. | Open Subtitles | لا لا بصدق أعتقد أنه عليك ان تأخذيها أرجوك أنت تحتاجين إليها أكثر مني |
Doğrusu artık hiç takmıyorum. | Open Subtitles | يمكنني بصدق قول أنّني لم أعد مهتمّة بعد الآن |
"Son olarak eğer hareketlerim herhangi bir rahatsızlık yarattıysa en içten özürlerimi iletirim." | Open Subtitles | و على الصعيد الشخصي ان تسببت أفعالي بالضيق لأي أحد أنا اعتذر بصدق |
doğruyu söylüyor, G. Gerçek bu. | Open Subtitles | إنها تتحدث بصدق ، إنها محقة مائة بالمائة |
Yatırımlarını kaybeden herkesten samimiyetle özür diliyorum | Open Subtitles | أنا اعتذر بصدق للجميع الذين خسروا أموالهم في الاستثمار |
Birbirimize üç soru soracağız ve dürüstçe cevaplayacağımıza yemin edeceğiz. | Open Subtitles | كل منا يسأل الآخر ثلاثة أسئلة ونقسم على الإجابة بصدق |
Eğer ben suçluysam, eğer yargılamamda hatalıysam, samimi olarak en büyük tövbekar olurum. | Open Subtitles | فإن كنتُ مذنبًا، وإن كان حكمي خاطئـًا، فإنني نادم عليه بصدق أشد الندم |