| Ama hükümet askerlerini her pusuya düşürüşümüzde iki kat fazlasıyla dönüyorlardı. | Open Subtitles | ولكن في كل مرة نصبنا كمينا لجنود الحكومة يأتون بضعف العدد |
| Rehabilitasyonun bittikten sonra iki kat fazla klinik görevi yapacaksın. | Open Subtitles | عند خروجك من إعادة التأهيل ستقوم بضعف عدد ساعات العيادة |
| Doktor olarak yarı fiyatına iki kat fazla mı iş yaparsın? | Open Subtitles | ستقومين بضعف العمل اللذي يقوم به الأطباء مقابل نصف الراتب ؟ |
| Kaplumbağaların zayıf görme duyuları olduğu bilinir, bu yüzden de tanıyamadıkları bitkileri yemekten kaçınırlar. | TED | وتعرف السلاحف بضعف بصرها، وبالتالي، فإنها تميل لتجنب النباتات التي لا تتعرف عليها. |
| Sol tarafımın aşağısında zayıflık hissediyorum ve neredeyse sürekli başım ağrıyor. | Open Subtitles | أحس بضعف في جانبي الأيسر, و لدي صداع تقريبا في كل وقت. |
| Ama çok... Çok halsiz hissediyorum. | Open Subtitles | لكننى أشعر بضعف شديد |
| Kayda değer bir iş yapamadığından, ne kadar aşağılansa da zayıfça gülümsemekten başka seçeneği yok. | Open Subtitles | أنها لا تستطيع أن تفعل شيئا ذا قيمة ، لذا ليس لها أي خيار غير أن تنظر إلى الأسفل وتبتسم بضعف |
| Ellinde o silahın iki misli büyüğü bulunan senin iki katın adamları yere yığdım ben. | Open Subtitles | لقد قتلت رجال سيئون بضعف حجمك بأسلحة أكبر من التي تحملونها |
| çalışmak ahmaklar için evlat, seninle gurur duyuyorum. ben bunu farkedebildiğimde senin iki katın yaşındaydım | Open Subtitles | أنا فخور بك يا بُنيّ، كنت بضعف عمرك عندما أدركت ذلك |
| Şu aynı makineyi senin mağazandan iki katına almıştım. | Open Subtitles | لا أصدق ذلك لقد اشتريت مثل هذه المحمصة تماماً من متجرك بضعف السعر |
| Burada dünyanın, atmosferinde şu ankinin iki katı karbondioksit olduğunu... ...varsayan bir iklim modeline göre nasıl gözüktüğü gösterilmekte. | TED | هذا هو ما يبدو العالم عليه كما تنبأ نموذج محدد للمناخ بضعف كمية ثاني أكسيد الكربون في الجو |
| Malzeme bilimcileri, beton karışımına gizli yapıştırıcı ekleyerek bundan iki kat büyüklükteki çatlakları nasıl iyileştirebileceklerini buldular. | TED | علماء المادة اكتشفوا طريقة لعلاج التشققات بضعف ذلك الحجم عن طريق إضافة غراء مخفي داخل مزيج الخرسانة. |
| İki kat ödeme ve ekstralarla, canavarı satın alamazsınız. | Open Subtitles | لا يمكنكم مواجهة الوحش بضعف الأجور و العلاوات |
| Senin iki kat yaşında olabilirim, evlat, ama çok lütufkarımdır. | Open Subtitles | ربما أنا بضعف عمركِ، صغيرتي لكني غني جداً |
| Laboratuar normal kapasitesinden iki kat hızlı çalışıyor. Hata olmuş olabilir. | Open Subtitles | المعمل يقوم بضعف قدراته ربما هناك من أخطأ |
| Rehabilitasyon sonrası klinikte iki kat fazla çalışacaksın. | Open Subtitles | عند خروجك من إعادة التأهيل ستقوم بضعف عدد ساعات العيادة |
| İki kat zor ama iki kat zevkli olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | قال انها مضاعفة الصعوبة لكنها بضعف التسلية |
| Bir an saldırganlaşıp bağırıyor... sonra zayıf yanı ortaya çıkıyor, ağlıyordu. | Open Subtitles | يصرخ بعنف و قوة : دقيقة واحدة ثم صرخ بضعف |
| Bir an saldırganlaşıp bağırıyor... sonra zayıf yanı ortaya çıkıyor, ağlıyordu. | Open Subtitles | يصرخ بعنف و قوة : دقيقة واحدة ثم صرخ بضعف |
| Kibarca reddedip zayıf bir şekilde buna layık olmadığını söylemen geleneğe dahil. | Open Subtitles | و من المعتاد أن ترفض في أدب و تقول بضعف انك لا تستحق ذلك |
| Onu bir zayıflık oyununa çektin, Doktor. | Open Subtitles | لقد خدعته و جعلته يتصرف بضعف دكتور |
| Bu nedenle birkaç gün halsiz kalabilir. | Open Subtitles | لهذا ستشعر بضعف لعدة أيام. |
| Yalnızca kütleçekiminin zayıfça bir arada tuttuğu dış gaz kabuğu "kozmik geğirme" dediğim bir dizi olayla püskürtülecek. | Open Subtitles | "من خلال سلسلة أسميها "التجشؤ الكوني ستُقذف الطبقة الخارجية من الغازات حيث الجاذبية تمسكها بضعف |
| Beğenirsen seni iki misli ücretle işe alırım. | Open Subtitles | إن أعجبك، سأعينك بضعف مرتبك هنا |
| Beni seviyor olabileceğinden şüphelenseydim, bunu aklıma getirmeye hakkım yoktu, ben, senin iki katın yaşında bir adam. | Open Subtitles | حينماكنتشاكاًبأنهربما كنتِ تحبيني، لمأسمحلنفسيبالتفكيربالأمر، أنا ، رجل بضعف عمركِ. |
| Hem de iki katına. | Open Subtitles | ثم عادت وباعت المكان إلى مالكيه الأساسيين بضعف ثمنه |
| İki katı fiyata almayı hayal bile edemezler, şehrin diğer tarafına giderek yarı fiyatına almak dururken. | TED | لا يتخيلون أنهم يشترونه بضعف السعر بينما، عبر مشوار عبر المدينة، يمكنهم شراؤه بنصف السعر. |