Sürekli artan bir tutkuyla sonuna kadar savaştı. Yolsuzluk ve yoksullukla mücadelede yalnızca hükümet yetkililerinin dürüst olmasının yetmeyeceğine vatandaşların da seslerini duyurmak için kenetlenmesi gerektiğine inanıyordu. | TED | لقد حارب حتى النهاية، بعاطفة جياشة في مكافحة الفساد والفقر، لا يلزم فقط أن يكون المسئولون الحكوميون صادقين، يجب على المواطنين أن يساندوا بعضهم لجعل أصواتهم مسموعة. |
Sonra ona tutkuyla bakıyorsun sonra- Endişelenme, öpmeyeceğim. | Open Subtitles | وتنظرين إليها بعاطفة معاناة لا تقلقي لن أقبلك |
Şu an katatonik bir durumda olan annesinin eskiden yaşattığı psikolojik travma yüzünden çaresizlik hissine dayanamayan duygusal gelişimini tamamlayamamış bir çocuk. | Open Subtitles | تتصرف بعاطفة فتى لا يمكنه تحمل شعوره بالعجز لأنه عجزه يذكره بصدمتة النفسية والتى عانى منها بسبب أمه المشلولة |
"Nomi 12 yaşındaki birinin duygusal derinliğiyle şarkı söylüyor." | Open Subtitles | "نعومي تغني بعاطفة طفل في الثانية عشر. " |
Söyledim... ondan... bazen büyük bir sevgiyle bahsettiğini. | Open Subtitles | لقد أخبرتها أنّك.. من فترة لأخرى تتكلّم عنها بعاطفة عارمة |
"Bay Dixon aile evinden büyük bir hayranlık ve sevgiyle bahsediyor. | Open Subtitles | "سيد ديكسون يتكلم عن منزل عائلته بعاطفة رقيقة واحترام" |
Kalbim kırık, çünkü ona sadece saf bir şefkatle bakıyorum. | Open Subtitles | أنا مفطور القلب, لأنني أنظر إليها بعاطفة نقية |
Başka birine karsı böyle bir tutku hissettiğim için Alice'le evli kalamayacağımı biliyordum. | Open Subtitles | أدركت أنني لا يمكن أبدا ان ابقى متزوجا بـ آليس اذا كنت اشعر بعاطفة كهذه لشخص آخر |
Tarihçi olarak çalışırken çok sık hissettiğim bir duyguyla bitirmek istiyorum. | TED | أريد أن أختم حديثي بعاطفة غالبًا ما أشعر بها أثناء عملي كمؤرخة. |
tutkuyla bağlandığı kadın... gitmeyi düşünüyor. | Open Subtitles | اذا, فالمرأة التى احبها بعاطفة... كانت تُفكِر فى المُغادرة. |
O adam keder ve tutkuyla öylesine yanıp tutuşuyor ki düşüncesizleşip duyarsızlaşıyor bile. | Open Subtitles | ذلك الرجل عانى كثيرا... بعاطفة جياشه، وأصبح متسرعا، |
Ve senin onları kutsadığın gibi tutkuyla oynamalarını istiyoruz. | Open Subtitles | ويلعبون بعاطفة كما أنعمت عليهم |
O yüzden sahip olduğun her normal, duygusal tepkiyi bir kenara kaldırmalısın. | Open Subtitles | لذا علينا التفكير بعقلانية وليس بعاطفة. |
duygusal davranmaya gerek yok, hanımefendi. | Open Subtitles | لا حاجة إلى تتعاملي مع الوضع بعاطفة |
O duygusal konuşmalar yapabilir. | Open Subtitles | صدقيني أنه قد يتكلم بعاطفة |
Ama seni her daim büyük bir sevgiyle düşüneceğim ve senin için en iyisini dileyeceğim. | Open Subtitles | ولكنني سأفكر بك دائماً بعاطفة كبيرة -ولا أتمنى لك إلا الأفضل |
En azından Becca senden bahsediyor. Karmaşık bir şefkatle. Becca mı? | Open Subtitles | على الأقل، تتكلّم (بيكا) باستمرار عنك بعاطفة غريبة |
Babanıza söyleyin 100.000 dönümlük arazileri olan düşesleri şefkatle eğlendirdim ve soyağaçları Charlemagne'ye dayanıyor. | Open Subtitles | أخبري والدكِ أنني ... تسليتُ بعاطفة دوقات يملكن مائة ألف فدان (و الأنساب التي تعود إلى (شارلمان |
Hiç gerçek zapt edilemez bir tutku hissettin mi? | Open Subtitles | هل شعرت أبدا بعاطفة حقيقية و عاصفة ؟ |