Babcock, Fransız aksanıyla: "İngilizce isterseniz daha iyi olur bayım". | Open Subtitles | وتحدث بابكوك بلهجة فرنسية: من الأفضل أن تطلبها باللغة الأنجليزية |
Güney aksanıyla falan konuşmayacağım. O büründüğün kılık yeteri kadar aptalca. | Open Subtitles | لن أتحدث بلهجة جنوبية، يكفي أنك ترتدي هذه الملابس التنكرية الغبية |
Kadınların çok çekici bulduğu İrlanda aksanlı yatırım bankacısı. | Open Subtitles | مستثمر بنوك بلهجة أيرلندية والتي تعجب النساء كثيراً |
Kız adamın aksanlı konuştuğunu söylemiş. - Doğu Avrupa aksanı. | Open Subtitles | ــ تقول إنّه تحدث بلهجة غريبة ــ أوروبي شرقي |
Koyu tenli, uzun saçlı, korkunç görünümlü Yeri aksanı ile konuşan. | Open Subtitles | بشرة داكنة ,شعر طويل, ذو هيئة مخيفة, يتحدث بلهجة هندية ؟ |
Doktorlar, Fransızca anlama yeteneğini tamamen yitirdiğini... ama yerel bir şiveyle olsa bile... akıcı bir şekilde İngilizce konuştuğunu saptadılar. | Open Subtitles | واكتشف الطبيب انه فقد التفاهم مع الفرنسيين ولكنه تحدث الانجليزية بطلاقة وكان بلهجة خاصة لم يفهموها |
Garip bir aksanla homurdanan biri vardı, orada değildin, adını bile duymamışlardı. | Open Subtitles | شخص ما بلهجة مميزة كان يصرخ علي بأنك لم تكن هناك. و أنك لم تتصل بهم وانهم لم يسمعوا بك. |
30'larının başında, koyu tenli siyah saçlı, Avrupa aksanıyla konuşuyor. | Open Subtitles | في أوائل الثلاثينات، ببشرة داكنة شعر أسود، يتحدث بلهجة أوروبية |
Hyderabad'da bir çağrı merkezinde çalışıyor. ve belki size kredi kartı borçlarınız hakkında çok anlaşılır bir ingiliz aksanıyla işkence etti. | TED | لقد انضمت الى مركز الاتصالات بحيدراباد و يمكن انها ضايقتكم بخصوص فواتير بطاقات الإئتمان بلهجة انجليزية واضحة. |
Geraldo İspanyol aksanıyla konuşuyor. | Open Subtitles | من السهل التمييز بينهم جيرالدو يتكلم بلهجة إسبانية |
Peki o zaman neden İran aksanıyla Farsça konuşuyor? | Open Subtitles | إذا لماذا يتحدث الفارسية بلهجة إيرانية ؟ |
Oxford Üniversitesi'nde geçirdiği bir dönemden sonra sahte bir üst sınıf aksanıyla eve döndü ve poturlarla topuklu binici çizmeleri üzerinde çalışmaya başladı. | Open Subtitles | بعد قضاءه فترة في جامعة أكسفورد عاد إلى منزله متحدثاً بلهجة أبناء الطبقات الراقية مرتدياً ملابس أبناء الطبقة العليا |
Bana o kimsenin anlamadığı Meksika aksanıyla bağıracak diye ödüm patladı. | Open Subtitles | لقد أخذت تصيح على بلهجة غريبة حيث لا أحد يستطيع فهم ما تقول |
Muhtemelen, sahte İsveç aksanlı uçuk deli doktoru tarafından yapılmıştır. | Open Subtitles | على الأرجح يقوم مجنون ما بلهجة سويدية مزيفة بكتابتهم |
Diyorum ki, geçmişe gidip adam öldüren ve dilimizi konuşan bir robot yapacaksan niye aksanlı yapıyorsun ki? | Open Subtitles | إذا كنت تريد اختراع رجل آلي يتكلم الانكليزية ليعود بالزمن من أجل قتل الناس لم تجعله يتكلم بلهجة غريبة؟ |
Peki, deniz manzaralı büyük evdeki yabancı aksanlı, yüzü olmayan bir adam. | Open Subtitles | حسناً، إذاً رجل مجهول بلهجة أجنبية في منزل كبير على البحر |
Kendisine Simon diyor. Almanca aksanı ile konuşuyor. | Open Subtitles | يدعو نفسه سايمون انه يتحدث بلهجة المانية |
Ayrıca adamın Rus aksanı yok sanırım bir ata ihtiyacın olmaz. - Onları duydun mu? | Open Subtitles | و هو لا يتحدث بلهجة روسية لذا لا أعتقد أنك ستحتاجين حصانك |
Şu anda harika bir şiveyle konuşuyorum. | Open Subtitles | أنا أتحدث بلهجة موحّدة تمامًا الآن. |
Kimsenin anlamadığı aksanla bana bağırmasından korktum. | Open Subtitles | لقد أخذت تصيح على بلهجة غريبة حيث لا أحد يستطيع فهم ما تقول |
Bir çeşit kayıda benziyor, ...bir kadim lehçe. | Open Subtitles | يبدو كأنه نوع من سجلات بلهجة قديمة |
İyi haber, Machello'nun bilgisayarındaki açma kapama aygıtını buldum, ama işaretler o garip lehçede. | Open Subtitles | الخبر الجيد هو اننى وجدت ( جهاز التبديل فى داخل حاسب ( ماتشيلو لكن الرموز كانت بلهجة غريبة |
Fez, yabancı aksanınla konuşunca o, gerçek İngilizce olmuyor. | Open Subtitles | فيز", ليست إنكليزية حقيقية" عندما تنطقها بلهجة أجنبية |
Kochi'den ve Kochi lehçesiyle konuşan çocuklardan nefret ediyorum! | Open Subtitles | انا اكره مدينة كوشي، و الصبية الذين يتكلمون بلهجة كوشي |
Kyoto lehçesinde "Teşekkür ederim" anlamına geliyor. | Open Subtitles | إنها تعني شكراً بلهجة الكيوتو |