Film endüstirsinde daha fazla gey yok Sadece daha fazla kabul edilebilir. | Open Subtitles | صناعة الأفلام لا تحتوي على عدد أكبر من الشواذ بل فقط تتقبلهم |
Bunlar hiçbir zaman, tanımladığı şeylerin her detayını yakalamaz, Sadece uygun cevaplar belirlemeye yetecek kadarını alırlar. | TED | فهم لا يلتقطون أبدًا كلّ تفاصيل الأشياء التي يصفونها، بل فقط ما يكفي الدماغ لتحديد الاستجابات الملائمة. |
Sadece benden ne istediğinizi veya benden umduğunuz yardımın ne olduğunu bilmediğimde bu, ilgimi çekmiyor. | TED | بل فقط أنني عندما أجهل ماذا تريد مني، كأي نوع من المساعدة التي تأمل مني أن أقدمها لك لا أهتم |
Konuşmam istenmez. Sadece güzel görünmem istenir. | Open Subtitles | ليس من المفترض أن أتكلم، بل فقط أبدو جميلة |
Konuşmam istenmez. Sadece güzel görünmem istenir. | Open Subtitles | ليس من المفترض أن أتكلم، بل فقط أبدو جميلة |
- Hoşlanmadım, demedim. Sadece, bu kadarının yetmeyeceğini düşündüm. | Open Subtitles | لم أقل بأنني لم أحبه, بل فقط أنا لا أظن أنه جيد |
Sadece başkalarının peşine takılıp ortalığı dağıtıyorlar. | Open Subtitles | بل فقط يتعلقون بذيول الآخرين ويفسدون الوضع |
Bütün kurallara değil, Sadece onu tatmin edenlere uyuyor. | Open Subtitles | إنها لا تتبع كلَّ القواعد بل فقط ما يسعدها |
Aslında deli olduğunu düşünmüyorum, Sadece titizsin. | Open Subtitles | لا أعتقد حقّا أنّكِ مهووسة، بل فقط أنّكِ نظيفة كما تعلمين. |
Sadece parmak izi olabilecek yerlerdekileri. | Open Subtitles | بل فقط الأماكن المسطحة أين يمكنك رفع بصمة. |
Her şeyi görmüyorsun. Sadece sevdiklerini görüyorsun. | Open Subtitles | فأنت لا ترى كل شيء ، بل فقط الأشياء التي تحبها |
Tıp fakültesindeyken böyle durumlarda derdik ki, doktorlar asla ayrılmaz Sadece yüklerini hafifletirler. | Open Subtitles | زملائي في كلية الطب كانوا يقولون الأطباء لا يهجرون بل فقط هم تحت القسم |
Sadece kendi kendimizi korkutmak için abuk sabuk şeyler çekiyorduk. Ekibe katıldığın andan itibaren birden iki ölü adamımız ölüverdi. Bub ölmüş olmayabilir. | Open Subtitles | لا توجد اشباح جقيقة بل فقط نحن نصور انفسنا ونحن نخيف بعضنا واول عرض تشتركين فيه معنا ولدينا شخصان ميتان حتى الآن |
Tatil sonrası depresyonum yok. Sadece biraz canım sıkkın, anlıyor musun? | Open Subtitles | لا أعاني من الإكتئاب، بل فقط مجرد عدم إرتياح، تعلم؟ |
Sadece insanlar onu görmezden gelmeye alışmışlar. | Open Subtitles | بل فقط لأن الناس قد اعتادوا على أن لا يروه. |
Doktorlar burada iyileştirmeye çalışmıyorlar. Sadece onları gözlerden uzak tutuyorlar. | Open Subtitles | الأطباء هنا لا يُحاولون إشفاءهن بل فقط يُبعدهن عن بصر الآخرين |
Sadece lisedekilere benzeyenlerden korkuyordu. | Open Subtitles | بل فقط من أولئك الذين يذكّرونه بالشبان في الثانوية. |
Ancak bu gruplar ille de dine karşı çıkmıyordu— Sadece dinin yönetimden ayrılması gerektiğine inanıyorlardı. | TED | لكن هاتين المجموعتين لم تكونا بالضرورة معارضتين للدين-- بل فقط اعتقدتا بأنه يجب ابقاؤه منفصلًا عن الحكم. |
"Geniş kapsamlı çalışma grupları için" değil ama "Sadece basınç çalışma grupları" için. | Open Subtitles | ليس "لفرق العمل المتكامل." بل "فقط لفرق العمل الضاغطة. |
Sadece emekliliğinizde rahat etmeniz için. | Open Subtitles | بل فقط لتجعل أمر تقاعدك أكثر راحةً لك |