| Doktor Merkeze kadar gitmek için yeterince iyi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | الطبيب قال بأنك جيد بما فيه الكفاية لكي يحولك الى الحجز المركزي |
| Yeni bir hayata başlamak için yeterince gençsin. | Open Subtitles | أنتِ صغيرة بما فيه الكفاية لكي تبدئي حياة جديدة |
| - Çünkü, benim aksime, sen sevmek için yeterince zayıf ve yeterince güçlüsün. | Open Subtitles | لأنكي على عكسي أنتي ضعيفة بما فيه الكفاية و قوية بما فيه الكفاية لكي تحبي |
| Dawnelle Keyes onların sigortalısı olacak kadar talihliydi. | Open Subtitles | ودانيلكييسكَانتْمحظوظَ بما فيه الكفاية لكي يُأَمّنَ بالكامل بواسطتهم. |
| Gerçekten iyiler ve biz onların babası olacak kadar yaşlıyız. | Open Subtitles | إنهم حقاً جيدون، ونحن كبار بما فيه الكفاية لكي نكون آبائهم |
| Sen de bu oyunu kazanmak için yeterince zekisin. | Open Subtitles | أعلم أنك ذكي بما فيه الكفاية لكي تفوز في تلك اللعبة |
| Eserlerimi bir kitap haline getirip galeriye vermem ve insanlara göstermek için yeterince iyi olup olmadığına karar vermelerini beklemem gerekmiyordu. | TED | لم يتوجب علي ابدا عمل كتاب ومن ثم اهداءه لاحد المعارض واجعلهم يقررون ما اذا كان عملي جيدا بما فيه الكفاية لكي يعرض على الجمهور |
| Formayı taşımak için yeterince iyi değilsin! | Open Subtitles | لم تكن جيداً بما فيه الكفاية لكي ترتادي القميص! |
| Resmen başkan olacak kadar bronzlaşmışsın. | Open Subtitles | أنت تبدو غامق بما فيه الكفاية لكي تكون رئيساً |