Bazen, Doğru olanı yapmak için, bir çift güzel ayakkabıyı mahvetmen gerekir. | Open Subtitles | حسنا,أحيانا يجب أن تفسد زوج جيد من الأحذيه للقيام بما هو صواب |
En azından, o olaya dahil olarak bir seçim yaptı, Doğru olanı yaptı. | Open Subtitles | على الأقل سنحت لها الفرصة للاختيار بالمشاركة والقيام بما هو صواب |
Benim hakkımda yanılıyorsun. Değer verdiğim insanlar için Doğru olanı yapmaya çalışan bir adamım sadece. | Open Subtitles | لديكِ فكرة خاطئة عني، إنما أنا رجل يحاول القيام بما هو صواب لمن أحفل بهم |
O, doğru olana inanırdı. | Open Subtitles | كانت تؤمن بما هو صواب |
Trina için doğru olanın ne olduğu konusunda oldukça eminsiniz. | Open Subtitles | أنتِ واثقة جداً بما هو صواب لـ(ترينا) |
Bu iş taraf tutmakla değil, Doğru olanı yapmakla ilgili. | Open Subtitles | لا يتعلق الأمر بالوقوف في صف أحد. بل بما هو صواب. |
Doğru olanı yapmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | لمجرد محاولتي للقيام بما هو صواب |
Doğru olanı yapmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | لمجرد محاولتي للقيام بما هو صواب |
Fakat Doğru olanı yapmış olacaksın. | Open Subtitles | ولكنك ستكون قد قمت بما هو صواب |
Tam da bu sebepten Doğru olanı yapmamız gerekmez mi? | Open Subtitles | بالتأكيد هذا سبب قيامنا بما هو صواب |
Doğru olanı yapmak zorundayım. | Open Subtitles | لا بد لي من القيام بما هو صواب لي |
Sen Doğru olanı yaptın. | Open Subtitles | لقد قمت بما هو صواب ، يا فتاه |
Doğru olanı yaptın. | Open Subtitles | لقد قمتِ بما هو صواب |
Ve doğru olana inanarak öldü. | Open Subtitles | ماتت وهي تؤمن بما هو صواب |
Trina için doğru olanın ne olduğu konusunda oldukça eminsiniz. | Open Subtitles | أنتِ واثقة جداً بما هو صواب لـ(ترينا) |