İnsanların kısa dönem kâr heveslerine ve uzun dönemde alacakları sonuçları umursamamalarına güveniyorlar. | Open Subtitles | أنه يعتمدون على البشرية لأخذ منافع قصيرة الأمد، تجابهها تبعات وخيمة طويلة الأمد. |
Şimdi, Bill McDonough'ın vurguladığı gibi, şu an satın aldığımız ve kullandığımız nesnelerin gizli sonuçları var. | TED | حتى الآن، كما أشار بيل مكدونه، فإن الأشياء التي نشتريها لها تبعات خفية. |
Ama aynı zamanda insanlara zararlı sağlık sonuçları da olmuştu. | TED | ولكن كان لها أيضاً ضرراً تبعات صحية للناس. |
Bu işin sonuçlarını anlıyor, değil mi? | Open Subtitles | ستسافر معها ثم سأتبعكما. أهي تدرك كل تبعات هذا الأمر؟ |
İşyerindeki değişimlerin sonuçlarını değerlendirmek için zamana ihtiyacımız var. | Open Subtitles | بحاجة إلى وقتٍ لتقييم تبعات مثل هذه التغييرات في بيئة العمل |
Bu düşüncenin bir sonucu, mevcut tercihlere dayalı olarak gelecekteki seçimlere yatırım yapmaya eğilimliğimizin olmasıdır. | TED | أحد تبعات هذا الاعتقاد هو أننا مِلنا إلى إفراط الاستثمار في المستقبل معتمدين على اختياراتنا وظروفنا الحالية. |
Kararlarımızdan bazıları çok ciddi sonuçlar doğurabilir ve hayatımızın gidişatını tamamen değiştirebilir. | TED | ولبعض قراراتنا تبعات وخيمة وتُغير مسار حياتنا للأبد. |
Yani evrimin harika ürünlerinden biri olan ten pigmentasyonunun bizim için bugün hala geçerli olan sonuçları var. | TED | اذا فلدينا، في لون صبغة جلودنا، أحد هذه المنتجات الرائعة للتطور ، التي ما يزال لديها تبعات لنا حتى اليوم. |
Bu basit fikrin uzun vadeli sonuçları var. | TED | هذه الفكرة البسيطة لها تبعات واسعة المدى. |
Hayatta yaptığımız seçimlerin bazı sonuçları vardır. | Open Subtitles | هناك عدة تبعات فحسب, للقرارات التي نتخذها بحياتنا |
O acımasız biridir ve her ne büyüsü yaparsa yapsın bunun sonuçları olacaktır. | Open Subtitles | إنّه قاسٍ، وأيّما تكُن التعويذة التي سيجريها، فستكون لها تبعات. |
İnadını sürdürürsen bunun sonuçları olacak. | Open Subtitles | إن أصررت على متابعة درب العصيان، فستكون هناك تبعات. |
Belki bir narsistti, belki Mary mutsuzdu ama hayatının sonuçları oldu. | Open Subtitles | ربما كان نرجسيًا وربما ماري كانت غير سعيده ربما كان لحياته تبعات |
Ne kadar küçük olursa olsun her türlü müdahalenin zaman akışı için feci sonuçları olabilir. | Open Subtitles | أي تداخل مهما كان ضئيلًا قد يسفر عن تبعات كارثية في مجرى الزمن. |
Daha da önemli olan ders, yaptıklarının sonuçları olması. | Open Subtitles | الدرس الشامل هو أن للأفعال تبعات |
Sanırım size Enceladus'ta ya da güneş sistemimizde başka herhangi bir yerde yaşam keşfedilirse, bunun çok büyük kültürel ve bilimsel sonuçları olacağını söylememe gerek yok. | TED | والا أظنني في حاجه أن أخبركم أن إكتشاف الحياة في مكان آخر في النظام الشمسي, سواء كانت على "إنسيلادس" أو في مكان آخر, سيكون له تبعات ثقافية و علمية عظيمة. |
Bütün her şey senin ve benim yaptıklarının sonuçlarını anlamalarını sağlamak. | Open Subtitles | الأمر يعود لي ولك كي نشرح لهم تبعات قراراتهم |
Bu odada zaman geçirmek, gelecekteki odamız olabilecek bu odada, iklim değişikliği ve gıda belirsizliği sonuçlarını çok daha yakın ve somut hale getiriyor. | TED | عندما نمضي وقتنا في هذه الغرفة، غرفةٌ يمكن أن تصبح مكان عيشنا مستقبلاً، تتجلى أمامنا تبعات التغير المناخي وانعدام الأمن الغذائي حاضرةً وملموسة. |
Denizden alabileceğimizin de bir sınırı olduğunu bilmemenin bir sonucu bu. | TED | هذه تبعات عدم المعرفة هناك حدود لما يجب أن لا نأخذه من البحار. |
Tek hikayenin sonucu şudur: Kişilerin saygınlığını ve itibarını yok eder. | TED | تبعات النظرة الآحادية هي هذه: أنها تجرّد الناس من الكرامة. |
Yaptığınız işte başarısız olmanızın doğuracağı sonuçlar üzerine odaklanıyorsunuzdur. Çünkü herhangi bir hareketi etkili bir şekilde yapmak için tamamıyla onun üzerinde yoğunlaşıp süreçleri gözden geçirmeniz gerekir. | TED | أنت تفكّر في تبعات الفشل في ما تفعله لأن أي خطوة يجب أن تحتاج كل ما تبذله من عمليات التركيز والتفكير لتنفيذها بكفاءة. |