Asansörlere güvenmem. Onlar bozulur, düşerler ve insanları sakat bırakırlar. | Open Subtitles | أنا لا أثق بالمصاعد انها تتعطل وتسقط وتتسبب بشل الناس |
-Uçaklar her gün bozulur sen de biliyorsun bunu, hem de herkesten iyi. | Open Subtitles | الطائرات تتعطل يومياً وأنت تعلم ذلك أكثر من الجميع |
Yıldız geçidinin arıza yapması ya da bozulması ve sonucunda benim Dünyamın farklı, hapı yutmuş bir versiyonuna gelmem mümkün mü? | Open Subtitles | هل ممكن أن تتعطل الستارغيت وانا جئت الى نسخة أخرى من الأرض مختلفة وفاشلة تماما |
Makinen tam da çalışmayacak zamanı buldu Harold. | Open Subtitles | يا له من وقت حرج للغاية تتعطل فيه آلتك يا (هارولد). |
Ayrıca her 50-60 kilometrede bir bozuluyorlar, bu yüzden zanlılar fazla uzaklaşamazlar. | Open Subtitles | بالإضافة إلى أنّها تتعطل بين كلّ 30 إلى 40 ميل لذا لا أتوقع أن يبتعد المجرمون كثيراً |
Bu hastane ve bütün bölgede tek bir biyomedikal mühendis yok. Yani makine bozulduğunda | TED | في المستشفى وفي المنطقة باكملها لا يوجد أي مهندس طب حيوي. وبالتالي عندم تتعطل هذه الآلة، |
Neden, başka bir zaman bozulmaz ki mesela jürilik yapmaya giderken? | Open Subtitles | لماذا لم تتعطل وأنا في طريقي, لنرى لا أعلم, لجنه التحكيم? |
Bugün arızalanan üçüncü araç. | Open Subtitles | وهذه هي العجلة الثالثة التي تتعطل هذا اليوم |
Tek söylediğim iki araba arka arkaya günlerde bozulduysa ve bu kişiler bir araya gelip birbirlerine âşık oldularsa, bu kaderdir. | Open Subtitles | كل ما أقوله، عندما تتعطل سيارتان في يومين متتالين ويسب ذلك وقع شخصان في الحب، ذلك هو القدر |
Arabam her zaman bozulur. Telefonu kullanmam gerekiyor. | Open Subtitles | سيارتي دائمًا تتعطل أحتاج لاستخدام التليفون فقط |
Kurutma makinesinin altı ıslanırsa çok geçmeden bozulur. | Open Subtitles | أسفل الغسـّالة سوف يبتل. لو إستمر الأمر هكذا، سوف تتعطل. |
Uçaklar her zaman arıza yapabilir. Sen bunu herkesten daha iyi bilirsin. | Open Subtitles | الطائرات تتعطل يومياً وأنت تعلم ذلك أكثر من الجميع |
Her an arıza yapma ihtimalinden bahsetmiyorum bile. | Open Subtitles | لكنّها كانت مظلمة جداً، صغيرة جداً بدون ذكر أنّها قد تتعطل بأي وقت |
Makinen tam da çalışmayacak zamanı buldu Harold. | Open Subtitles | يا له من وقت حرج للغاية تتعطل فيه آلتك يا (هارولد). |
Makinen tam da çalışmayacak zamanı buldu Harold. | Open Subtitles | يا له من وقت حرج للغاية تتعطل فيه آلتك يا (هارولد). |
Ama sürekli bozuluyorlar. | Open Subtitles | لكنها تتعطل طوال الوقت. |
Bir makine bozulduğunda, birinin onu tamir etmesi gerekir. | Open Subtitles | ,عندما تتعطل الأجهزة فلابد أن يقوم أحدهم بتصليحها |
Daktilomu seviyorum. Asla bozulmaz | Open Subtitles | أحب آلة الطباعة خاصتي إنها لا تتعطل |
Çünkü bir görev sırasında bozulması istediğim son şey olur. | Open Subtitles | لأن آخر ما أبتغية أن تتعطل بي أثناء مهمة |
Evet, bunu otoyolun kenarında araban bozulduysa kullanıyorsun. | Open Subtitles | أجل، تستعملين هذهِ عندما تتعطل سيارتُكِ على جانب الطريق السريع |
- Belki şanssızlık değildi belki bir şeye bakmaya gitti, belki de geri dönmeyecek çünkü... | Open Subtitles | من المحتمل أن السيارة لم تتعطل من المحتمل أنها خرجت للتحقق ...ومن المحتمل أنها لم تعد، لأن |