Nehirler ve göller küçülüyor. | Open Subtitles | أفراس النهر تشخر وتزَمْجَرَ الأنهار و البحيرات الطبيعية تتقلص. |
Bu oda küçüldükçe küçülüyor, değil mi? | Open Subtitles | حسنا هذه الغرفة تتقلص دائما اليس كذلك؟ |
Bu yapıldığında, kayıplar azalıyor, U-Botlara verilen hasar artıyordu. | Open Subtitles | و عندما تحظى بها، فأن خسائر السفن تتقلص أمام أرتفاع خسائر الغواصات |
Her sene kurban yığını artarken proje yığını azalıyor. | Open Subtitles | كل سنه كومة المشاريع تتقلص.. بينما كومة الضحايا.. |
Uyursanız, ruh halinizdeki ani değişimler, stresiniz, sinir seviyeleriniz, dürtülerinize hakim olamamanız ve içki içip uyuşturucu kullanma eğiliminiz azalır. | TED | حين تنام لما يكفي، تتقلص تغيرات مزاجك وشعورك بالقلق، ومستويات غضبك واندفاعيتك وميلك للشرب وتعاطي المخدرات. |
En azılı seri katiller gibi onun da dinlenme süresi her cinayetten sonra kısalıyor. | Open Subtitles | كما القتلة النشيطين فترة الراحة تتقلص بعد كل جريمة قتل |
CA: Bu kabilenin boyutu küçülüp büyüyebilir değil mi? | TED | كريس: يمكنُ لحجم تلك القبيلة أن تتقلص وتتوسع. |
Bir kolun 10 kat küçüldüğünü duymuştum. | Open Subtitles | نعم, لقد سمعت أنه بعض الأحيان الذراع يمكن أن تتقلص حتى عُشر حجمها |
Yüzey alanları her yaz daha da küçülüyor. | Open Subtitles | مساحته خلال فصل الصيف تتقلص سنة بعد سنة |
Şirket küçülüyor ve insanlar işlerini kaybediyor. | Open Subtitles | تتقلص الشركة، يخسر الناس وظائفهم. |
Çabalarımız sayesinde organizasyonu küçülüyor. | Open Subtitles | بسبب جهودنا أصبحت منظمته تتقلص |
Boyları gittikçe daha da küçülüyor. | TED | هذه الأمور ما تفتؤ تتقلص |
Ancak, bizim ilgimizi özellikle çeken bir kısım, kuzey kısmı, bilirsiniz, Mars'ın Kuzey Kutup'una yakın bölgelerde, çünkü burada buz tabakaları görüyoruz, ve bu buz tabakaları küçülüyor ve büyüyor, yani burada kuzey Kanada'dakine çok benzer bir şey. | TED | و لكن المنطقة التي أثارت إهتمامنا بشكل خاص هي المنطقة الشمالية من الكوكب قريباً من القطب الشمالي، لأننا وجدنا كتلاً جليدية، و لاحظنا أن هذه الكتل تتقلص و تتوسع، و لذلك فهي شبيه جداً بمناطق شمال كندا. |
Görünmez olmasını ekleyince sayı azalıyor. | Open Subtitles | لكن عندما تبحث عن مخلوق له مخالب خفي، تتقلص الإحتمالات بسرعة |
Topun izleri her dönüşte santimetrenin yüzde biri kadar azalıyor. | Open Subtitles | المسافة بين العلامات المتروكة لكرة المبادرة تتقلص قبل مئة من البوصة كل ثورلفة دوران |
Kişi başına düşen çalışma saati azalıyor Nedenleri arasında birincil olarak baby boomerların emekli olması ( 2. Dünya Savaşı sonrası ABD'deki aşırı nüfus artışında doğan insanlar = baby boomers) ve ikincil olarak eğitim açısından halkın yarısından daha eğitimsiz ve en verimli zamanlarında olan erkeklerin işgücünden önemli derecede bir terk edişi oldu. | TED | الآن تتقلص الساعات للشخص الواحد, أولاً بسبب تقاعد مواليد ما بين 1946 و 1964 , والثاني لأنه كان هناك خروج كبير جداً للذكور البالغين من قوة العمل من هم في النصف السفلي من التوزيع التعليمي. |
Haklılarsa, yalnız olma ihtimalimiz ciddi derecede azalır. | Open Subtitles | إن كانوا مُحقين, فعندها تتقلص احتماليات أن نكون وحيدون |
Geldikten sonra seçeneklerimiz azalır. | Open Subtitles | بعد ساعة تتقلص إحتمالاتنا |
Liste kısalıyor, kısalıyor ve sıfıra iniyor. | Open Subtitles | اللائحة تتقلص و تتقلص وصولا الى لا شيء |