Hayatım bu küçük birlikte olmaların etrafında dönmüyor, kendini yağlama. | Open Subtitles | حياتي لا تتمحور حول هذه اللقاءات الصغيرة، لا تجامل نفسك |
Bu nedenle başka bir yöntem aklıma geldi; konuşmalar belirli temalar etrafında dönüyor. | TED | وهكذا فكرت في طريقة مختلفة بالتفكير في أنه، حسنا، المحادثات تتمحور حول شعارات محددة. |
Ve ritüellerin tamamen dönüşümle ilgili olduğunu anlattılar bana. | TED | وساعدوني على فهم أن الطقوس تتمحور حول التحول. |
Çünkü biz liderliğe dünyayı değiştirmekle ilgili bir anlam yükledik ve dünya diye bir şey yok. | TED | لأننا جعلنا القيادة تتمحور حول تغير العالم، و لا يوجد عالم. |
Tabi, Dickie'nin müzik anlayışı caz. | Open Subtitles | بالطبع فكرة ديكي عن الموسيقى تتمحور حول موسيقى الجاز |
Annemden kaçınmıyorum. Şansına hayatın yalan söylemek üzerine kurulu değil. | Open Subtitles | إنّك محظوظ لكون حياتك لا تتمحور حول الكذب. |
Liberali ve muhafazakarıyla bu fikirler etrafında toplanarak bize en çok ihtiyaç duyanlara yardım etmek. | TED | ماذا؟ تتمحور حول هذه الأفكار، الليبراليين والمحافظين، لمساعدة الناس الذين هم في أمسّ الحاجة إلينا. |
Sadece bir adres etrafında dönen alım ve teslim hakkında bir tür kayıt defteri. | Open Subtitles | يبدو انه سجل للاستلام والتسلم تتمحور حول عنوان واحد على وجه الخصوص |
Hayatım büyük ölçüde motosikletlerin etrafında geçti. | Open Subtitles | حياتي كلها مثالية فقط لأنها تتمحور حول الدراجات النارية |
O, "Dünyadaki tüm olaylar 4 şeyin etrafında döner." derdi. | Open Subtitles | هو قال أن الأحداث بالعالم تتمحور حول أربعة أشياء |
Yani tüm plan büyülü bir şarkı etrafında mı dönüyor? | Open Subtitles | اذن , خططك كلها تتمحور حول أغنية سحرية ؟ |
Magazin basını hikayeyi cinsiyet ile ilgili yaptı. | TED | جعلت الصّحيفة الشعبيّة قصّتي تتمحور حول الجنس. |
Ve sistemlerin, yerleşim birimlerinin dışarıdan gelecek şoklara nasıl dayanabilecekleriyle ilgili. | TED | وهو تتمحور حول كيفية تمكّن النظم، والمجتمعات، من الصّمود أمام الصدمات الخارجيّة. |
Yani sosyal katman bütün bu bağlantılarla ilgili. | TED | إن الطبقة الإجتماعية تتمحور حول الإتصالات |
dehşet verici, çünkü liderliği bizden büyük bir şey yaptıkça, liderliği bizden öte bir konumda tuttukça, liderliği dünyayı değiştirmekle ilgili bir hususa bürüdükçe, aynı zamanda liderliği kendimizden ve birbirimizden her gün beklememek için bir bahane bulmuş oluyoruz. | TED | على الأخرين ، لأننا طالما جعلنا القيادة شىء أكبر منا طالما جعلنا القيادة شىء أبعد منا، طالما جعلنا القيادة تتمحور حول تغيير العالم، نضع لأنفسنا الأعذار كل يوم لعدم توقعها من نفسنا و من الأخرين. |
AAA: Evet, Bilirsiniz, kılık değiştirmek öncelikleri doğru ayarlamakla ilgili, bu yüzden beni mahkemeye çıkartacak kişiler vardı. | TED | AAA: بالتأكيد. تعلمون، السرية كلها تتمحور حول تحديد الأولويات الصحيحة، حيث حصلنا على أناس ليأخذوني إلى المحكمة. |
Tabi, Dickie'nin müzik anlayışı caz. | Open Subtitles | بالطبع فكرة ديكي عن الموسيقى تتمحور حول موسيقى الجاز |
Yöneticimizin eğlence anlayışı Bethnal Green'dan birkaç elemana para verip kendini dövdürmek olduğundan şirketin sadizm ve saldırganlığı teşvik edip ödüllendirmesi şaşırtmasa gerek. | Open Subtitles | جل أفكار مدير إنتاجنا المرحة تتمحور حول استئجار صبيين ليخرجوا القذارة منه ليست بالمفاجأة أن السادية والعدوانية |
Tüm kariyerim, tüm hayatım o kürsüde oturmak üzerine kanun üzerine, kanunu takip etmek üzerine kurulu. | Open Subtitles | سنوات مهنتي وحياتي كلها تتمحور حول اعتلاء منصة القضاء تتمحور حول القانون. حول اتباع القانون لا يمكن أبدًا أن... |
Onların bütün kültürü sikleri üzerine kurulu. | Open Subtitles | ثقافتهم بأكملها تتمحور حول قضبانهم. |
Artık hayatı Kate'i yaşatmak üzerine kurulu. | Open Subtitles | حياتها الآن تتمحور حول إبقاء ( كيت ) حية |