Bitkiler polen taşıyıcılar tarafından tozlaştırılmasaydı, bu bitkilere bağımlı bütün canlılar, biz de dâhil, açlıktan ölürdük. | TED | إذا لم يتم تلقيح النباتات بواسطة الملقحات، إذن فالمخلوقات كافة، بما في ذلك نحن، التي تعتمد على هذه النباتات، سوف تجوع. |
Nasıl hem çekici olurlar hem de açlıktan ölmezler, hayret? | Open Subtitles | لا أدري كيف تقدر المرأة أن تُبقي نفسها جذابة ولا تجوع هذه الأيام |
Britanya genetiği değiştirilmiş ekinler olmazsa Aç kalır. | TED | وأن بريطانيا سوف تجوع بدون إستخدام المحاصيل المعدلة جينياً |
Kutup ayıları denizde buz olduğu sürece acıkmaz çünkü foklara ulaşımın en kolay yolu buz üzerinde yürümektir. | Open Subtitles | طالما يوجد بحر متجمدّ، فلن تجوع الدببة لأن المشي على الثلج هو أسهل طريقة للدب ليقترب من فقمة |
İstersen balıkları besleyeyim, karnın acıkırsa onlardan yersin. | Open Subtitles | أتعلم ماذا أستطيع أن أفعل ؟ ...أستطيع إطعام السمك ، و حينما تجوع |
Şu an olduğu yerde açlık çekmiyorsa daha iyi değil mi? | Open Subtitles | أليس من الأفضل لها أن لا تجوع أينما كانت؟ |
Çok Acıkınca biri onu takas etmek isteyebilir. | Open Subtitles | عندما تجوع بما فيه الكفاية فسيرغب أحدهم بمبادلتها معك |
Ağlayarak uyumamış. Acıkmamış. | Open Subtitles | أنها لم تبكي حتى نامت ولم تجوع.. |
Geceleri acıkırlar ve etrafta atıştıracak bir şeyler aramaya başlarlar... | Open Subtitles | و أحيانا تجوع في الليل و لذا تبدأ البحث عنوجبةوبعدها... |
Her neyse, genç kızı yesen de, bir saat sonra tekrar acıkırsın. | Open Subtitles | على اي حال, انت تأكل فتاه, و بعد ساعة تجوع مرة اخرى. |
Benim mutfağımdan değil! Tek umrumda olan açlıktan ölmesi! | Open Subtitles | ليس من مطبخي يمكنها ان تجوع كيفما تشاء و انا لا شان لي بها |
Benim mutfağımdan yiyemez! açlıktan ölse umrumda değil! | Open Subtitles | ليس من مطبخي يمكنها ان تجوع كيفما تشاء و انا لا شان لي بها |
Benim mutfağımdan yiyemez! açlıktan ölse umrumda değil! | Open Subtitles | ليس من مطبخي يمكنها ان تجوع كيفما تشاء و انا لا شان لي بها |
Ne yani, insanların kurtarılmayı bekleyene dek açlıktan kırılıp, acı çekmelerine izin mi vereceksin? | Open Subtitles | إذاً تترك الناس تجوع وتعاني ريثما ينتظرون الإنقاذ؟ |
Bu pek güzel değil, biliyor musun, mahkumu açlıktan öldürmek. | Open Subtitles | إنه ليس لطيفاً، أن تجوع السجين حتى الموت |
Sürekli uyarılmazlarsa, küçük gri hücrelerim Aç kalıp ölürler. | Open Subtitles | من دون القدرة على التكهن فإن خلاياي الرمادية الصغيرة سوف تجوع حتى الموت |
Kedilerimi Aç bekletemem. | Open Subtitles | قططتى لا تنتظر لكي تجوع لذا لا انتظر لاطعامهم |
Asalaklar hiçbir zaman acıkmaz. | Open Subtitles | العلقة لا تجوع أبداً أيّها الأحمق |
Bu acıkırsa diye. | Open Subtitles | لأجلكَ عندما تجوع |
Akşam yemeği 8 de yenir, kaçırırsan sabaha kadar açlık çekersin. | Open Subtitles | العشاء في الثامنة أو أن تجوع طوال الليل |
Kâsesine biraz su koyarız, biraz da yemek. Acıkınca da, onları yemek için gelmek zorunda kalacak, tamam mı? | Open Subtitles | وعندما تجوع سوف تعود لتأكل اليس كذلك؟ |
Ağlayarak uyumamış. Acıkmamış. | Open Subtitles | أنها لم تبكي حتى نامت ولم تجوع.. |
Anneleri acıktıklarında, bebekler de acıkırlar. | Open Subtitles | عندما تجوع الأمهات فإن أطفالهن يجوعون أيضا |
- İlerleyen saatlerde acıkırsın dedim. | Open Subtitles | -لقد اعتقدت انك من الممكن ان تجوع |