Buraya kadar zahmet edip sekreterimle bir saat oturmaya ve bana bakış açılarımızın farklılığı hakkında nutuk çekmeye gelmedin. | Open Subtitles | أنت لم تقطع كل هذا الطريق إلى هنا وتجلس مع سكرتيرتي لساعة حتى يمكنك أن تحاضرني عن الفرق |
Bana nutuk atmak için uzun bir yol gelmişsin. | Open Subtitles | إنها مسافة طويلة للغاية لكي تأتي لهنا خصيصاً لكي تحاضرني. |
Yani, gelecek sefer kendini, bana bu organizasyonlar hakkında nutuk atarken bulduğunda, lütfen bunu niçin yarattığımı ve neden yardım etmen için seni tuttuğumu hatırlamaya çalış. | Open Subtitles | و في المرة المقبلة التي تحاضرني بها عن هذه المنظمة حاول أن تتذكر لم صنعتها |
bana ders verme. Bir seyler yapmaya çalistim. | Open Subtitles | لا تحاضرني على الأقل حاولت أن أعمل شئ |
Sizin hiçbirinizin bana ders verme hakkı yok. | Open Subtitles | أنت بالذات لا يحقّك أن تحاضرني. |
Sizin hiçbirinizin bana ders verme hakkı yok. | Open Subtitles | أنت بالذات لا يحقّك أن تحاضرني. |
Biliyorum, kavga etmemem konusunda bana nutuk atabilirsin. Hayır. | Open Subtitles | , أعرف يمكنك أن تحاضرني عن عدم التعارك |
Şarkı söylemekten ve untumaktan korkuyorsun, o yüzden bana pes etmem için nutuk çekme! | Open Subtitles | أنتَ تخاف أن تغني و تخاف أن تترك الغِناء. لذا فلا تحاضرني عن الاستسلام! |
Bana nutuk atma Kal. Ben senden büyüğüm. Hayır. | Open Subtitles | لا تحاضرني يا (كال) فمازلت أكبر منك سنًا |
Bana nutuk mu çekiyorsun? | Open Subtitles | أنت تحاضرني |
Sizin hiçbirinizin bana ders verme hakkı yok. | Open Subtitles | أنت بالذات لا يحقّك أن تحاضرني. |