Onların tedavi sürecindeki duygularını ve düşüncelerini içeren gerçek sanat eserleri... | TED | انهم فعلاً قطع فنية تحتوي على أفكارهم ومشاعرهم طوال فترة العلاج. |
Savaşması için bir yama indirebilirsin ama Truva atını içeren de bu yama. | Open Subtitles | يمكنك تحميل رقعة لمكافحة تشغيله، ولكن هذهالرقعة هي التي تحتوي على حصان طروادة |
İçinde makinelerinin olduğu odayı geçti... ve diğer odaya geldi... şuandan itibaren arıza güvenlikli makine olarak baktığım aleti sakladığı odaya. | Open Subtitles | مر بالغرفة التي تحتوي على آلتهم بأعلى مستويين ووجد طريقه لغرفة أخرى حيث خزن ما سأشير إليه الآن بآلة الفشل الآمن |
Yazdığına göre içinde, yaratılışın ruhlarına sunulan dört şey varmış. | Open Subtitles | فهي تقول إنها تحتوي على أربعة عروض إلى أرواح الخلق |
Kalbinizde bu hormonun reseptörleri var ve oksitosin kalp hücrelerinin yenilenmesine ve stres sebepli hasarları onarmasına yardım ediyor. | TED | فقلوبكم تحتوي على مستقبلات لهذا الهرمون، ويساعد الأوكسيتوسين خلايا القلب على تجدد والشفاء من أي ضرر ناتج عن الضغط. |
Efsaneye göre, Klopatraya bir gerdanlık verilmiş, büyük güçlere sahip kedi gözü gerdanlığı. | Open Subtitles | ،كما تقول الاسطورة ،تم إهداء كليوبترا قلادة تحتوي على جوهرة عين القط القوية |
Mikroçip, suni deri üzerine yaptığımız çığır açacak tüm araştırma verilerini içeriyor. | Open Subtitles | الرقاقة تحتوي على بيانات البحوث كاملة وفيها بحثنا الرائد في الجلد الاصطناعي |
Bu besinler polifenol, yani doğadan bize ulaşan antioksidan bileşenleri içerir. | TED | هذه الأطعمة تحتوي على البوليفينول، الذي ينتج طبيعيًا مركبات مضادة للأكسدة. |
Hükümet alt grupları da içeren Ulusal Stok Numaraları kullanır. | Open Subtitles | تستخدم الحكومة أرقام المالية الوطنية والتي تحتوي على مجموعات فرعية |
bu bilgiyi içeren çok güzel bir molekül. | TED | هو تلك الجزيئة الجميلة التي تحتوي على المعلومات. |
içeren bir kağıt bulduklarında, bu düşünceyi ortaya atanın izini sürerlerdi. | TED | تحتوي على فكرة معارضة, بامكانهم تتبع من انشأ تلك الفكرة |
Hayır, Dostum, Asıl benim... Benim etim senin kulak temizleyicinin içinde. | Open Subtitles | كلا، يا رجل، سأتولى تنظيف وجبتي التي تحتوي على ذلك عود. |
İçinde film yapımına dair bilgiler ve yeni kimlikleriniz var. | Open Subtitles | وأنها تحتوي على معلومات عن إنتاج فيلم وعلى الهويات الجديدة. |
Kiralık katillerinin içinde bulunduğu arabayı çarptığın zamanki şoförlüğünden çok daha güvenlidir. | Open Subtitles | أفضل منك عندما قمت بقيادة السيارة التي كانت تحتوي على قتلتك المأجورين |
16 farklı silosu var, her biri tek mikro ilaçlar ihtiva ediyor. | TED | لديها حوالي 16 مستودع مختلف، كل منها تحتوي على أدوية مصغرة مختلفة. |
Karanlık maddesi var, sıradan maddesi var, fotonları ve nötrinoları var, ama bunlar evrenin sonraki kısımlarında önem arz etmiyorlar. | TED | تحتوي على مادة سوداء، ومادة اعتيادية. تحتوي على فتونات وعلى نيترينوات، والتي لا تقوم بدور اساسي في الجزء اللاحق للكون. |
Şiir ve retorik okuduk, çoğu sunum bu basit yapıya sahip değildir. | TED | درسنا الشعر والبلاغة، فالكثير من العروض لا تحتوي على ذلك حتى في أبسط أشكالها. |
Eğer merdiven halinde düşünürseniz her basamak, farklı bir hayvandan genomik fosiller içeriyor. | Open Subtitles | إن تخيلتم درجات السلم كل درجة تحتوي على أحافير وراثية من حيوان مختلف |
Bazı alanlar yoğun reseptör kümeleri içerir. Bu dopamin alanları ödül mekanizmamızın bir parçasıdır. | TED | فهناك مناطق معينة منه تحتوي على مجموعات كثيفة من المستقبلات، ونقاط الدوبامين هذه تشكل جزءاً من نظام المكافأة لدينا. |
Görebileceğiniz gibi bu ağacın gövdesine bazı isimler kazınmış ama aynı zamanda bazı doğa olaylarının da izlerini taşıyor. | TED | يمكنكم أن تروا أن هذه تحتوي على أسماء منحوته في جذعها الداخلي كما أنها تحتفظ ببعض الأحداث الطبيعية |
Sedye dışında bir ambulansta bulunan her şeye sahip. | TED | تحتوي على كل شيء لدى سيارة الإسعاف باستثناء سرير. |
İlk kanıtımız kabuk bağlamış şırınga. | Open Subtitles | المسألة الأولى هي الأبرة التي .تحتوي على الخثرة |
Olfaktör epitel üzerinde olfaktör algılayıcı hücrelerden oluşan bir tabaka bulunur. Bu hücreler kokuku alan özel nöronlardır. Bir bakıma burnunuzun tat alma organı. | TED | الظهارة الشمية تحتوي على طبقة من خلايا المستقبلات الشمية عصبونات خاصة تتحسس للروائح كبراعم التذوق لأنفك. |
çekirdek denilen bir şey vardır ve dışında elektronları görebilirsin. | TED | والتي تحتوي على البروتونات والنيوترونات، وفي الخارج وسوف تشاهد الإلكترونات. |